İnsanlık için hayal edilemez sonuçları olabilecek bir şeyi gözlemlemiş olduğum kafama dank ettiğinde hissettiğim o ilk duyguları asla unutamam... İlk gözlemlerim beni kesinlikle korkutmuştu, çünkü sinyallerde doğaüstü demeyelim ama gizemli bir şeyler vardı. Üstelik gece laboratuvarımda yalnızdım...
Belki yaşamın ortaya çıkması için gerekli koşullar o kadar enderdir ki yalnızca birkaç yerde olmuştur. Dünya ise bunların arasında uzaya sinyal göndererek varlığını duyurabilecek kadar zeki canlıların evrildiği tek gezegendir. Ya da belki gezegenimiz gerçekten de Evren'de yaşamın ortaya çıktığı tek yerdir.
Olbers Paradoksu'nu doğru çözen ilk kişi bir bilim insanı değil, bir şairdi.
"Yıldızlar ardı ardına sonsuza uzansalardı, gökyüzünün arka planı düzgün bir aydınlığa sahip olurdu, çünkü o arka planda hiç yıldızın olmadığı tek bir nokta dahi bulunmazdı. Bu yüzden teleskoplarla baktığımızda sayısız yerde gözlemlediğimiz bu karanlıkları idrak etmemizin tek çıkış yolu, görünmeyen arka planın, hiçbir ışının henüz bize ulaşmadığı kadar muazzam bir uzaklıkta olduğunu varsaymaktır."
Geceleri karanlık olur, öyleyse Evren'in bir başlangıç anı olması gerekir, demek ki belirli bir uzaklığın ötesindeki ışıkların bize ulaşması için yeterli zaman geçmemiştir.
Gece karanlık olur çünkü Evren Büyük Patlama'yla başlamıştır. Büyük Patlama'nın kanıtını görmek isteyenlerin tek yapması gereken, gece gökyüzüne bakmak ve uzayın karanlığına dalmaktır.
Ölçüm, kuantum mekaniğinin en gizemli -ve kuşkusuz en tartışmalı- yönlerinden biridir; sizin de aklınıza şu soru gelmiştir kuşkusuz: Neden gördüğümüz her şey, kuantum parçacıklarının yapabildiği bu muhteşem ve tuhaf şeyleri yapamıyor? Çünkü mikroskobik kuantum dünyasında parçacıklar, aynı anda iki şeyi birden yapmak gibi garip davranışlar gösterebilir ama sadece biri onlara bakmıyorsa. O ya da bu şekilde gözlemlenmeye ya da ölçüm yapılmaya başlandığında, tuhaflıklarını kaybederek etrafımızda gördüğümüz klasik nesneler gibi davranmaya başlarlar.