“Bu arada Samanoğulları Türk değil. Bunları tashih etmek lazım... Meselâ ilkokul kitaplarında Ak Hunlar için Türk denilir. Ak Hunlar, Eftalit’tir. Ordunun içinde Türkler vardır fakat Türk demek için bu yeterli değildir. İddia henüz araştırma ve mukayeseye muhtaçtır. Bizim Türk yaratmaya ihtiyacımız yok; her devirde, coğrafyanın her yerinde varız zaten. Bu sebeple Balkan tipi tarihçiliğe lüzum yok. Söz konusu tarihçilikte her ırk dünyayı kendi kendine yaratmıştır. Sırp da, Bulgar da, Yunan da böyledir.”
Doğanın Tanrı ile ilişkili olduğu düşüncesinden dolayı, doğanın bilimde incelenmemesi ve
araştırılmaması hiç bir zaman söz konusu olamadığı; bu bağlamda,
doğanın bir parçası olan ve canlı türünün en gelişmişi insanın, merak duygusuyla kapasitesini zorlayıp ilerleme gayretinin önüne hiç bir dini inanç geçememiştir.
İnsana, dini inançlardan
Osmanlı bir imparatorluktu ve bünyesinde farklı milletlerden toplulukları barındırıyordu. 18. asırdan itibaren Osmanlı İmparatorluğu'nu parçalanmasını Büyük Fransız Devrimi'nin getirdiği milliyetçilik fikrine bağlayarak açıklamak oldukça yetersizdir. Çünkü imparatorluğun parçalanmasında etkin olan milliyetçilik,15. asırdan beri Balkan milletlerinin bir ürünüdür. Daha doğru bir deyişle, Balkan milliyetçiliği ile Fransız Devrimi'nin getirdiği milliyetçilik arasındaki farklar benzerliklerden daha fazladır. Fransız Devrimi'ndeki eşitlik, kardeşlik, özgürlük ilkeleri, Fransa toprağının Fransızca konuşan bütün insanlarını vatandaşlar (birbirlerine nazaran kanuni imtiyazları olmayan hür vatandaşlar) olarak mütalâa etmekten ibarettir. Fransız Devrimi, kraliyetle birlikte kiliseye karşı yapılmıştır. Balkan milliyetçiliğinin ise temel mihrakı kilisedir. Tıpkı bütün Doğu Avrupa milliyetçi hareketleri gibi Balkanlar'da da özgürlük bağımsızlık demektir. Başka kavimlerin bağımsızlıkçı milliyetçiliği en sonunda Osmanlı ülkesinin asıl unsuru olan Türklerde de bir kişilik buldu ve Türkçülük akımının gelişmesine yol açtı. Balkanlar'da eskiden beri elit zümre arasında bir tür Panslavizm ya da Bulgarlarda olduğu gibi bir tür Bulgar milliyetçiliği vardı.
Suriye'de Vatan Cemiyeti'ni kurmuş, ertesi sene Makedonya'ya gelmiş, oradan Trablusgarb'a gönüllü ama gayr-ı resmî olarak savunmaya koşmuş ve Trablusgarb'taki görevi sürerken Balkan Savaşı patlayınca tekrar bu tarafa gelmiştir.