Aşk'a bir tanım daha...
İstanbul'dayken kızlarla erkekler arasındaki farklılıkların farkına vardığımda, kızlarla hiçbir iletişimim yoktu. Hayatımda gördüğüm en güzel yüze çarpılıncaya kadar onların çoğunu tanımıyordum bile. Onun yüzü, o ana kadar gördüğüm tüm kadın yüzlerinin kusursuz bir geometrik ortalamasına sahipti; nihai güzelliğin ta kendisiydi. Güzellik
Sayfa 93 - Ozan Yayıncılık / 2 - Diri Diri GömülenKitabı okudu
Ablası Süreyya'nın rejimden çektiği sıkıntılar...
Ablam Süreyya, İslam'ın Ortodoks formunu reddettiğim 1986 yılında benimle iletişimi kesti. 1980-1983 yılları arasında cezaevindeyken, bana her hafta mektup yazmış ve ziyaretime gelmişti. O zamanlar birbirimize çok yakındık. Şimdi onu görmek istiyordum ama benimle görüşmeyi reddediyordu. Benden iki yaş büyüktü ve evlenmemişti. Süreyya çok
Sayfa 528 - Ozan Yayıncılık / 19 - Babam Tarafından Sorgulanışım ve Solmuş AyçiçeğiKitabı okudu
Reklam
Nazım 15 Ocak 1902'de Selanik'te doğar. Doğduğu çağın Osmanlı toplumunda, kültürlü ve ilerici sayılan bir ailesindendir. Baba tarafından dedesi Nâzım Paşa, şairliği de olan özgürlükçü bir kişidir, Mithat Paşa'nın yakın arkadaşlarındandır. Anne tarafından dedesi Enver Paşa dilci ve eğitimcidir. Babası Hikmet Bey, Mekteb-i Sultani
Şu an işlerim sebebiyle Antalya'dayım... Ancak Eylül ya da Ekim ortalarına doğru dönebileceğim İstanbul'a.. Benim en büyük hayalim, İstanbul Rize arası yürümek.. Biraz araştırma yaptım 1300 kilometreyi buluyor.. Fakat bu sene geçti artık, Çünkü Yaz mevsimine denk gelmesi gerekiyor, Haziran'ın başlarında çıkıp Temmuz'un sonlarına doğru varabilirim belki.. Dediğim gibi bu sene geçti artık. seneye inşallah...
Kitap ve Kahve Kokusu

Kitap ve Kahve Kokusu

@Kaldion
·
1yıl
Çok eskiden ölümden çok korkardım, bazı sabahlar uyanıp ölüm aklıma geldiğinde, çok büyük sıkıntıya girer "evet hayatın gerçeği bu" derdim fakat bir türlü bunu kabullenemez, beni neyin beklediğini bilmediğim için (o zamanlar zihnimde betimlenen, karanlık bir mezar ve mezarın içinde çırpınan ben) bu beni üzüntü ve hüzne sevk
Yılbaşı Çavuşu.
"Çocukluğumun geçtiği küçük ilçemizde genel olarak mutlu bir yaşantımız vardı. Öyle ya; ülkemiz bir cihan savaşı geçirmişti, savaşta başarılı olmuş, düşmanları yurdumuzdan dışarı atmış, bağımsızlığımızı korumuştuk. Cihan Savaşından çıkalı hemen hemen 10-15 yıl geçmişti. Savaş bizleri yoksul ama gururlu bırakmıştı. Belki inanılmaz ama babası
Ama şimdi size işin başka bir tarafını açıklamak zorun­ dayım. Belki. . . belki değil mutlaka tuhaf gelecek size. Amcam Dar-ül harp ülkelerine ayak basan ilk sultan olmak istemi­ yordu. Hiç niyeti yoktu böyle bir şeye. Ama Balkanlar, Mısır, Girit gibi birçok Osmanlı eyaletinde huzursuzluklar artmış, bağımsızlık mücadeleleri baş göstermişti. Üstelik bu kargaşa­ nın büyük devletler tarafından tahrik edildiği konusunda da güvenilir istihbarat geliyordu. Bu durumda III. Napolyon'un davetini bahane ederek Fransa'ya, İngiltere'ye gidip onlarla yeni anlaşmalar yapmak, bu büyük devletlerden Rusya'nın aleyhteki faaliyetlerini durdurmalarını istemek çok mantık­ lıydı. Ne var ki her işe burnunu sokan ve her konuda ahkam kesen ulema takımı Al-Osman sultanının ayağı Darü'l harp toprağına basamaz diye tutturmuştu. Halkın yanlış yönde etkilenmemesi için bu engelin aşılması gerekiyordu. Sonun­ da kurnaz saray mabeyincileri bir çözüm üretti. Padişah'ın ayakkabılarının, çizmelerinin altına ayrı bir bölüm yapıldı ve İstanbul toprağıyla dolduruldu. Böylece koskoca ülke büyük bir sorundan kurtulmuş oldu. Padişah gavur toprağına ayak basmayacaktı. Ayağının altında hep Osmanlı toprağı olacak­ tı. Murad'la ben bu saçmalığa sadece gülüyorduk. Nelerle uğ­ raşıyorlardı!
Sayfa 217Kitabı okudu
Reklam
22 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.