O esrarlı yangına bu can nasıl dayandı?
Sahile vurdu kalbim,su yandı,kum da yandı.
Bir mum gibi eriyip aktı uykusuzluğum,
Ölüme başkaldıran dertli uykum da yandı.
Yurdundan mahrum edip dolaştırdın Cem gibi.
Ruhumla söndü alev,sonra ruhum da yandı.
Kül oldu bir yiğidin figanıyla her umut.
Bülbülün küllerine konan puhum da yandı.
Böylesi bir
İsviçre’nin Cenevre kentinde bir ada da geçiyor. Ünü ülke sınırlarını aşan bir saatçinin hikayesini konu alıyor. Yaptığı saatleri bir gün durur ve olaylar bundan sonra başlar. Kızı, çırağı ve hizmetçisi diğer karakterlerdir. Kısa bir kitap olduğu için hemencecik bitiyor. Tanrıyla kendini karşılaştıran bir saat ustası görüyoruz. Kibir abidesi oluyor kendisi.
Kitabın can alıcı alıntılarından "Tanrının dengi olmaya kalkışan, sonsuza kadar lanetlenecektir!" sözüyle kitabın hazin bir sonu olduğunu söyleyebilirim.
Zacharius UstaJules Verne · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202119,7bin okunma
•••
Mona Roza, siyah güller, ak güller
Geyvenin gülleri ve beyaz yatak
Kanadı kırık kuş merhamet ister
Ah, senin yüzünden kana batacak
Mona Roza siyah güller, ak güller
Beni bulduğunda mağlup bir haldeydim hayata karşı. Bombalanmış bir yüreğin parçaları vardı etrafta. Ama yine de herşeye rağmen kendimi iyileştirmeye çalışıyordum. Maziden arta kalan ne varsa, toplayıp bir bohça gibi sırtıma kurtulmaya çalışıyordum.
Bir umut vardı hep içimde biliyordum. Kanadı kırık bir kuşun, özlem duyduğu mavilikleri bekleyişi
O esrarlı yangına bu can nasıl dayandı?
Sahile vurdu kalbim, su yandı, kum da yandı.
Bir mum gibi eriyip aktı uykusuzluğum,
Ölüme başkaldıran dertli uykum da yandı.
Yurdundan mahrum edip dolaştırdın Cem gibi.
Ruhumla söndü alev, sonra ruhum da yandı.
Kül oldu bir yiğidin figanıyla her umut.
Bülbülün küllerine konan puhum da yandı.
Böylesi bir yangını görmedi Nemrut bile.
Kaktüsün gölgesinde nazlı âhum da yandı.
Âhımdır zannederdim en belalı kıvılcım,
Kirpiğine dokunan kanlı âhım da yandı.
Bir damla su ver bana ey çöl! Bari sen küsme.
Kalmadı hiçbir şeyim bak, günahım da yandı.
Yenilgiler bir tufan gibi çöktü üstüme.
Ülkem yıkıldı heyhat!
Ordugâhım da yandı.
Köleleri her akşam duman kıldı gözlerin,
Başıma tâc ettiğim padişahım da yandı.
İlk defa böylesine tutuştu gökkuşağı.
Renklerim siyah oldu ve siyahım da yandı.
O'ndan başka ne varsa yandı,
Yandık sen ve ben.
O'nu göreyim diye, kıblegâhım da yandı.
Mona Roza, siyah güller, ak güller
Geyvenin gülleri ve beyaz yatak
Kanadı kırık kuş merhamet ister
Ah, senin yüzünden kana batacak
Mona Roza siyah güller, ak güller
Ulur aya karşı kirli çakallar
Ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa
Onlar, aralarındaki köklü ayrılıklarına karşın, kendi kaçamak oyunlarına kafa tutma yiğitliğini göstermiş ortak düşmanları lsa'yı öldürmekte birleşmek isteyeceklerdir. lsa'yı insanlara dirimi bulabilecekleri yeri söylediği için çarmıha gereceklerdir. Kendi ruhlarında, bağırlarında, yeni doğmuş bebeklerinde, cinsel sarılma sırasında böğürlerinde duyumsadıkları yumuşaklıkla, düşünme çabası gösterdikleri zaman alev alev yanan ateşli alınlarında, cana can katan güneşe uzandıkları vakit sere serpe yayılmış kollarında bacaklarında. Onlar lsa'yı, bütün bu doğruları din meclisinden çıkmış kitaplara kapatmadığı için öldüreceklerdir.