Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
30 varım ama 31 yokum. 30+1 yaşlandık..
KENDİME NASİHAT Hayat tek şerit giden bir yol değil. Dönemeçleri, yokuşları karşıdan gelen arabaları olan yorucu bir yolculuk. Menzile odaklanma sadece yolu sev. Molaların, frene basmaların, karşına çıkan kırmızı ışıklar seni durdurmasın. Sen nasıl biri olursan çevrende öyle insanlar biriktirirsin. Yakınında olanların sana yaptığı haksızlıklar için üzülmeden önce kendi mahkemeni kur. Hayatının savcısı ol. En acımasız soruları herkesten önce sen kendine sor. Duyacağın cevaplara hazır ol! Mutluluğu sebeplerde arama. "Şu olursa çok mutlu olacağım" diye başladığın her odaklanma sana sadece artı stres kazandırır. Hayatının amaçlarını ve çabalarını sev, sonuçlar hediyesi olsun. Çevrende omuzlarını düşürecek kişileri tutma. Eleştiri ile hadsizliği karıştıran ve negatif enerjileri ile yolunu tıkayan herkesi çıkar hayatından. Affet! Kendini affederek başla başkalarını affetmeye. Kendin olmaya çalış. Başka hayatları taklit ederek ancak kendini kandırırsın. Seni olduğun gibi seven insanlarla daha mutlu olacaksın, n'olur bunu unutma! Bencillik ile bireyselliği karıştırma. Kendi hayatını merkeze koyarak başkalarına haksızlık yapma. Senin hakların senin ihtiyaçların senin mutsuzlukların senin isteklerin yok sadece, bunu aklından çıkarma! Ölüm gerçeğini unutma! Bir gün ansızın tüm planların yarım kalacak. Belki taze aldığın ekmeği yemeden gelecek ölüm, belki bir duş almaya bile fırsatın kalmayacak. Yanılmaktan korkma. Eline yüzüne bulaştırdığın ne varsa nişan gibi taşı boynunda. Onlar senin tecrübelerin, büyümelerin, olgunlukların olacak çekinme!
Öyle diyorlar
Sıcaklar ne zaman dayanılmaz bir hal alsa, Ali Ulvi Kuru- cu'nun hâtıratında aktardığı şu olay aklıma gelir, gülümserim. Henüz evlenmemiş genç Ali Ulvi, bir gün Medine'deki evlerinden öğle namazı için Mescid-i Nebevi'ye çıkarken, annesine dışarıdan bir şey isteyip istemediğini sorar. Annesi "Bir ihtiyaç yok oğlum" der. Hava fena halde sıcaktır. Namazdan dönünceye kadar sırılsıklam olmuştur Ali Ulvi; bir duş alır, öğle uykusu için kıyafet değiştirir. Tam yatağına uzanacağı sırada annesi içeriden seslenir: "Oğlum, ekmek lazım!" İçten içe annesine sinirlenir Ali Ulvi. "Be mübarek kadın" der, "Namaza çıkarken söyleseydin bunu. Üstelik sordum sana!" Kalkar, yeniden giyinir, mahallelerindeki ekmekçiye gider. Ekmek yapan usta, 70'li yaşlarda bir ihtiyardır. Müthiş sıcağın altında, kızgın fırının başında çalışmaktadır. Ali Ulvi, adamın halini biraz seyrettikten sonra, ekmek hazırla nırken sohbet açmak için "Hava da ne kadar sıcak, değil mi efendim?" der. Fırıncı bir yandan ekmeği yapmaya devam ederken, gülümseyerek Ali Ulvi'ye bakar. Cevabı, bilgelik ve tevekkülle yoğrulmuş iki kelimeden ibarettir: "Öyle diyorlar"
Sayfa 122
Reklam
Su taşıyorum sanırken baktım testi kırıkmış
Sadettin Ökten'in bir sözü var: "biliyorsunuz en büyük fakih kalbinizdir" der. Ben bu sözü alıp alıp kalbime danışıyordum bazı şeyleri. Sonra bir şeyi farkettim yine kendimce. Fakih bir kalbim var mı, bunun için çabaladım mı ki! Nasıl olur fakih bir kalp? Kalbime incelik öğretmeliyim o halde. Ona güvenecek kadar arı, duru olması için çabalamalıyım. Fakih bir kalp olmak için kaç fırın ekmeği yeterli. Haydi Hıdır sıva kolları, seferde sanırdın kendini, düş yola... 🌾
Gurbet işçisinin mektubu
Çile yorgunu sevdiğim benim Senden ayrıldıktan sonra Gör ki neler değişti yaşamda Ben’i bizde Biz’i bende yaşıyoruz şimdi Ekmekse bir çıkında Yemekse bir tavada Eller aynı ellerimiz
BENİ TUTMA
Öyle çok şey var ki, anlatacak... Ama şimdi ben burada bunları anlatmak istemiyorum desem de yalan olur. Sende ince ip inci sorunlarınla beni incitmesen çok iyi olur. Yağmurlu uzun bir yolu düşe kalka yürümeye çalıştık, Ve inanılmayacak kadar duygusal bir geçmişimiz oldu seninle, Üstelik biz bunu bir ömür boyu sürüp gider sanmıştık
Çirkin kurnazlık aynı zamanda kul hakkına girmek demektir..
"Zamanımız sosyal ve ekonomik sorunlarının akıl ve bilgiye göre -yani papazca değil ama- laikçe çözümlendiği çağdır. İslamlığın baş suresi fatihadır. Orada Tanrı'dan ekmek şu bu istenmez. Çünkü akıl vardır. İnsanoğlu aklıyla ekmeğini yapar. Tanrı gökte fırın açıp her "armut piş ağzıma düş" diye yalvarana, yukardan has somunlar yağdıracak değil ya. Bu "aklı" halk iyi anlar. "Eşeği sağlam bağla da, sonra Allah'a emanet et" der. Tanrı'dan yalnız doğru yol istenir. Çünkü başkasının alınteriyle edindiği ekmeği ondan kapmayı, parababası kendi akıllılığına verir. Bu ise, "sıratı müstakim" denilen namusluluk, doğruluk ve akıl yolu değildir, ama çirkin bir kurnazlıktır. Yüzyıl alınları secdeden kalkmasa bu kurnazlıklarıyla bir süre insanları aldatsalar da, Tanrı'yı aldatamazlar.."
Reklam
Bölüm 3 sonu
- Corpus Domini nostri. Olabilir miydi bu? Günahsız ve uysal diz çökmüştü ora­ da; kutsal ekmeği dilinin üstünde tutacak ve Tanrı arınmış gövdesine girecekti. - In vitam eternam. Amen. Bir başka hayat! Bir bağışlanma, erdem, mutluluk haya­tı! Doğruydu. Biraz sonra uyanacağı bir düş değildi. Geç­miş, geçmişti. - Corpus Domini nostri. Kutsal ekmek kabı ona ulaşmıştı.
Afrikalı bir aile günlük su ihtiyacını karşılamak için su olan yere gidip kova ve bidonları doldurması gerekiyor. Bu suya ulaşmak için 7 km yol yürümesi gerekiyor. Su da yağmur birikintisinden oluşmuş kirli bir su. Çocuklarını getirip o suda çocuklarını yıkıyor. Aynı zamanında çocuklar su yolunu, suyu doldurmayı ve taşımayı öğrensin diye
Sayfa 157 - Lopus YayıneviKitabı okudu
Susuz gözlerimde yanan bir şarkının en güzel gözlerinin sahibiydin sen. Cennete açılan dualarımın utangaç halinin adıydı Yüzünde ıslanan bir yağmurun gökyüzünün elindeki bir Yusufçuk kuşunun memleketi yüreğin.Susma beni içinde, dök yüzünü içime. Yoz bir karanlığın ortasına bağdaş vurma. Acılardan boşan ve düş kalbimin sen kokan dağlarına. Sen ulu
"Hep yalnızım. Romanlardaki, filmlerdeki insanlar bana daha yakın geliyor yaşamdaki gerçek kişilerden."
239 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.