Açlık, Hasan İzettin Dinamo'nun nehir romanlarının üçüncüsü. İlki gerçek bir efsane roman olan Savaş ve Açlar ile başlamıştı. Orada babası ve abisi şehit olan, küçücük bir çocuğun, Musa'nın ve geride kalanların Samsun'da yaşadıkları Birinci Dünya Savaşı yıllarını okumuştuk. Beni en çok etkileyen romanlardan birisi olduğu açıktı. Serinin ikinci kitabında Musa Yetimhane ( Darüleytam ) çocuklarından birisiydi. Üçüncü kitap olan Açlık'ı, ilkinin hatırı için okuduğumu söylemeliyim. Sonuçta bizim küçük öksüz Musa büyümüş ve artık öğretmen okulu öğrencisi olmuştu. İkinci kitabı yavan bulsam da bundan beklentim büyüktü.
Sivas'ta okuyan Musa orayı beğenmeyip, şair ve yazar olma hayaliyle, yetimhanelerinde de bulunduğu İstanbul'a gelir. Ancak beklediği para gelmeyince cebindeki tek kuruşu olmadan orada kalıverir. Akabinde açlıkla boğuşacağı günler başlar. WC’lerde yatıp kalkar, bir sürü tehdide maruz kalır, büyük bir hayal kırıklığı içindedir.
Dinamo, romanın ilk yarısında bütün bu duyguları, 1928-29’un İstanbul’unun tehlikelerini, sosyal yapısını, edebiyat dünyasını, şehir hayatını vs. yine başarılı bir şekilde anlatmış. Ancak roman ikinci yarısıyla birlikte adeta bir jigolo romanına dönüyor. Normalde açlıktan kıvranan öğrenci Musa, altı-yedi farklı kadınla, bazen birkaçıyla aynı anda yatabiliyor vs. Romanın anlattığı şeylerin ağırlığı ve değeri birden bire düşüyor. Yanlış anlaşılmasın, cinselliğin yer bulmasından değil, pek inandırıcı olmamasından.