Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İbn Fazlan'ın verdiği bilgiden öğreniyoruz ki, Başkurt'lar, Alevi ve Bektâşîlerin On iki İmam inancına yakın bir semavi güçler inancına sahip idiler. Başkurtlar, gökte bulunan en büyük Tanrı'ya ve onun aşağısında bulunan On iki Tanrı'ya inanırlardı. Bütün Şamanist Türk ulusları ve urukları, bir büyük Gök Tanrısı'na ve ona bağlı olan daha küçük derecedeki Tanrı'lara inanırlar. Altaylı'ların gök veya atmosfer Tanrı'sından sonra en büyük yeraltı Tanrısı, "Erlik Han"dır.
Sayfa 110 - Türk Dünyası Araştırmaları VakfıKitabı okudu
İbn Fazlan, Oğuz Türklerinin bir haksızlığa uğradıkları zaman, başlarını göğe kaldırarak, "Bir Tanrı" dediklerini söylüyor. İbn Fazlan'ın verdiği bu bilgi, Onuncu asıra aittir. Ondan yüz yıl sonra, meşhur Divân'ını yazan Kaşgarlı Mahmud, aynı şeylerden bahsederken, bu inanışları, islâmî bakımdan şiddetle tenkit eder. Kaşgarlı bu konuda şöyle der: "Yere batası kâfirler göğe 'Tengri' derler. Bu yözden bu gibi şeylere yükünürler (secde ederler). Yine bunlar bilgin kimseye 'Tengrigen' derler. Bunların sapıklıklarından Tanrı'ya sığınırız" "Moğolların Gizli Tarihi"nde Temuçin (Merkitlerin elinden kurtulduktan sonra) güneşe bakıp saçı açtı ve "Burkan Haldun'a her sabah tapmalıyım. Neslimin nesli böyle bilsin" diyerek kuşağını boynuna astı, külâhını eline takıp göğsünü açtı, dokuz defa secde etti". Kurultay'da Cengiz Töresine göre han seçildikten sonra üç kere çenk çalınır ve "günün ortasında güneşe teveccüh olunarak çenkler tekrar çalınır. Ve herkes buna (güneşe) secde eder." Bu toplantı, ilkbaharda yapılır ve sonunda şölen verilirdi.
Sayfa 109 - Türk Dünyası Araştırmaları VakfıKitabı okudu
Reklam
Oğuzlar, İbn Fazlan'ın yazdığına göre, "ölü aşı" için çok sayıda kurban keserlerdi. Varlıklı kimseler iki yüz başa kadar at kurban ederdi". İdil Bulgarları'nın ölüm âdetleri de şöyledir: "Bir adam öldüğü gün erkekler gelip, ölenin kubbeli çadırının kapısında dururlar. En çirkin, en vahşi bir şekilde bağırarak ağlamaya başlarlar. Bu ağlayanlar hür adamlardır. Onların ağlaması bittikten sonra ellerinde deriden örülmüş kırbaçlar bulunduğu halde köleler gelirler. Devamlı surette ağlayıp ellerindeki deriden örme kırbaçlarla yanlarına ve çıplak yerlerine vururlar. O kadar ki, kırbaçla vurulan yerlerde mor izleri kalır. Ayrıca ölenin çadırının kapısı üzerine muhakkak bir bayrak dikmek gerekir. Bundan sonra ölenin silâhını getirip kabrinin etrafına koyarlar. iki sene müddetle mâtem devam eder. İki sene dolunca çadırın kapısı üzerindeki bayrağı indirip saçlarını keserler (traş olurlar). Ölünün akrabaları bir dâvet hazırlarlar. Bu ziyafetle mâtemden çıktıkları anlaşılır."
Sayfa 73 - Türk Dünyası Araştırmaları VakfıKitabı okudu
Türklerin kanlı kurbanlarını bile, kan tabusu göz önüne getirilince, kansız kurban saymak gerekmektedir. Gerçekten, Türkler ve Moğollar, kurban hayvanlarını, kan akıtmadan, keserek değil, öldürerek kurban ederlerdi. İbn Fazlan, bunu şöyle açıklar: "Türkler hayvanları kesmezler. Koyunları başlarına vurmak suretiyle öldürürler." Subaşı el-Katağan oğlu Etrak, "ailesinden ve yakınlarından büyük bir kalabalığı davet ederek onların yemeleri için pek çok koyun öldürttü". Kurban (at veya koyun), tek damla kanı yere, toprağa damlamayacak ve kurbancıların üstüne gelmeyecek şekilde, öldürülür. Yakowlev'e göre, Güney Yenisey Vâdisindeki Türkler, koyun kurban ederken, hayvanın kanı dökülmeyecek tarzda öldürürler Kurbanın kanının dökülmemesi konusunda, Cengiz Yasası'nda şu yargı ve yasak vardı: "Bir hayvan yemek için öldürülürse, ayaklarını bağlamak, karnını açmak ve kalbini elle hayvan ölünceye kadar sıkmak lâzımdır. Ancak bu takdirde eti yenir. Eğer bir kimse hayvanı Müslümanların kestikleri vechiyle keserse, idam edilmelidir Radloff'un verdiği bilgiye göre, Altaylılar ve Teleüt'ler, kurban edilen atın bir damla kanını akıtmaksızın, öldürme işini bitirirler. Sonra de isini bütün olarak çıkarırlar. Buna, "Baydara" denir. Bu deriyi, "Tükölö" veya "Taskak" denilen, kurban sırığının üzerine asarlar. Sonra, etini parçalara ayırırlar.
Sayfa 43 - Türk Dünyası Araştırmaları VakfıKitabı okudu
Çin Yıllıkları'na göre, Tu-kiu'lar (Göktürkler), ahlâk hususunda sert kanunlara sahip bulunuyorlardı. Göktürklerin "ceza kanunlarına göre isyan, ihanet, adam öldürme, zina ve bağlı bir atı çalmak ölümle cezalandırılır" idi. İbn Fazlan, Oğuz Türkleri kadınlarının yerli ve yabancı erkeklerden kaçmadıklarını söyler. Türklüklerini koruyan, Bulgaristan'daki soydaşlarının uğradığı Slavlaşma felâketinden kendilerini korumuş bulunan "İtil Bulgarları"nda da, kadınlar mecliste bulunur, erkekten kaçmazlardı. Meşhur Arap bilgini bunu şaşarak kaydettikten sonra şöyle diyor: "Halkın huzurunda hükümdarın karısına hilât giydirdim. Hâtun hükümdârın yanında oturuyordu. Bu onların âdetidir. Hâtuna hilât giydirince, kadınlar onun üzerine gümüş paralar saçtılar." Aynı yazar, " Oğuzlar, zina diye bir şey bilmezler" diyor, ve şöyle devam ediyor: "Böyle bir suç işleyen birini ortaya çıkarırlarsa onu iki parçaya bölerler". İtil Bulgarları da böyledir. Kadınlar ve erkekler birbirlerinden kaçmazlar ve nehirde birlikte yıkanırlar. "Bununla beraber, herhangi bir şekilde zina etmezler. Zina onlara göre, en büyük suçlardandır. İçlerinden biri zina ederse, kim olursa olsun. dört kazık çakıp zina edenin el ve ayaklarını bunlara bağlarlar. Sonra onu, boynundan uyluklarına kadar balta ile yararak iki parçaya ayırırlar. Kadına da aynı cezayı tatbik ederler."
Sayfa 37 - Türk Dünyası Araştırmaları VakfıKitabı okudu
Kızılbaş Türkmenler, dedeler önünde secdeye kapanırlar, niyaz'da bulunurlar. Bu, eski bir Türk geleneğidir. İbn Fazlan, Türkmenlerin bu âdetinden bahsettiği gibi, Hudüd el-âlem, Oğuz Türklerinin, kamları önünde secde ettiklerini kaydeder. Kaşgarlı Mahmud, Türklerin (Kamlık dininde kalmış olan Oğuz'ların), saygı duydukları şeylere ve insanlara "yükündüklerini" (secde ettiklerini) açıklar.
Sayfa 32 - Türk Dünyası Araştırmaları VakfıKitabı okudu
Reklam
İbn Fazlan, Oğuz Türklerinde, bir tek yaratıcıya inanılışını şöyle anlatır: "içlerinden biri zulme uğrar veya sevmediği bir şey görürse başını semaya kaldırıp "Bir Tengri" der. Bu Türkçe 'Bir Allah' demektir. Zira, Türkçede bir 'vâhid' ve 'Tengri' ise Allah demektir.
Sayfa 8 - Türk Dünyası Araştırmaları VakfıKitabı okudu
Hazar ve Uygurlardan eş zamanlı iki örnek, Türklerin inanca müdahaleye tahammüllerinin olmadığını gösteriyor. İbn Fazlan'ın anlaşılan Bulgar'dan dönüş yolunda iken duyduğu bir habere göre, 922 senesinde Hazar kağanı Müslümanların bir havrayı yıktıklarını öğrenince başkentteki caminin minaresinin yıkılmasını ve müezzinlerin öldürülmesini
Sayfa 181 - Kripto YayınlarıKitabı okudu
Bir yerde din hürriyeti ne kadar geniş olursa olsun uluslararası alandaki gelişmeler veya dinsel kimliği içeren bazı iç olaylar inanç azınlıklarına bakışı dönemsel olarak etkileyecektir. Hazarlar da Bizans ve Abbasîlerle ilişkilerine bağlı olarak zaman zaman ülkedeki Müslüman ve Hristiyan nüfusa baskı uygulayabiliyordu. Bulgar yolunda giderken ve dönerken Hazar hakkında iyi bilgi aldığını gördüğümüz İbn Fazlan, Müslümanların bir havrayı yıktıklarını duyan Hazar kağanının İdil'deki büyük caminin minaresini yıktırdığı ve müezzinleri öldürttüğü bilgisini verir. Aynı şekilde, bir Hazar belgesi olan Kenize Mektubu'na göre, imparator VII. Konstantinos'un (913-959) imparatorluk ortağı ve kayınbabası olan Romanos Lekapenos Bizans'taki Yahudilere tazyike başlayınca, çağdaşı olan Hazar kağanı Harun da kendi idaresindeki Hristiyanlara aynını yapmıştır. Dolayısıyla ordunun Müslüman olması veya başkomutanın Müslümanlardan seçilmesi Musevi Hazar idaresinin ülke içindeki gücünün onlara dokunulmayacak şekilde zayıfladığı anlamına gelmiyor. Öte yandan, daha aşırı davranışlarda Hazar'ın durumu son derece nazikti ve iç dengeleri de eninde sonunda göz önüne almak durumundaydılar. Zira Mesüdi'nin belirtiği gibi, Müslümanlarla Hristiyanlar söz birliği etmiş olsalar Hazar melikinin onlara karşı çıkacak gücü olmazdı.
Sayfa 162 - Kripto YayınlarıKitabı okudu
Tarihçilikte önemli bir yanlış olarak Bulgar Hanı Almuş'un 920 senesinde Halife Muktedir Billah'a (908-932) elçi göndererek ülkesine İslam'ı anlatacak fakihlerin gönderilmesini istemesini Müslüman olma tarihi olarak alıyoruz. Fakat İbn Fazlan'ın kitabından o tarihlerde İslam'ın çoktan yerleştiği bir toplum görüyoruz.
Sayfa 145 - Kripto YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Araplar bir örnek ahlak ile inançlarını sunabilirlerdi ama buradaki sıkıntı Türklerde zaten yüksek bir ahlakın bulunması, buna karşılık Maveraünnehr'i işgal eden Arapların hayran olacak bir fazilet sergilememelidir. Halka yapılan zulüm ve gasplar, her seferinde ihlal edilen antlaşmalar kuşkusuz Türklerin ve diğer Orta Asyalıların gözünde
Sayfa 125 - Kripto YayınlarıKitabı okudu
Arapların sunacağı bir tevhit inancının Türkler açısından şaşırtıcı ve yeni bir ciheti yoktu çünkü kendileri zaten "kadir-i külli şey" olan bir tek Tann'ya inanıyorlardı. Doğudaki eski Türklerin en özgün metinleri olan Orhon Yazıtları'nda tek olan, her şeye gücü yeten ve denetleyen bir Tanrı inancı bariz görülür. O kadar ki
Sayfa 121 - Kripto YayınlarıKitabı okudu
İbn Fazlan Başkurtların 12 Tanrıları bulunduğunu bildirir. Kış, yaz, yel, ağaç, insan, hayvan, su, gece, gündüz, ölüm, yaşam, yerin ayrı Tanrıları vardır. Gökte olan Tanrı tümünün büyüğüdür. Ancak o öbürlerini eşgüdüm içinde yönetir, içlerinden kimileri yılana taparlar. Balıklara tapanlar da vardır. Kimileri ise turna kuşuna taparlar.
328 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
50 günde okudu
İbn Fazlan (Fadlan); Bağdat'daki Abbasi Halifesi el-Muktedir'in 921 yılında Bulgar (İdil) Hükümdarlığına gönderdiği sefaret heyetinin katibi, büyük bir seyyah ve diplomattır. Kitap farklı farklı bölümlerden oluşmakta. İlk bölüm İbn Fazlanın kendi anlatımıyla seyahatnamesinin tercümesi, ikinci bölüm Ebu Dülef'in Risalesi'nden
İbn Fazlan Seyahatnamesi
İbn Fazlan SeyahatnamesiAhmet Bin Fazlan · Tarih Encümeni Yayınları · 202012 okunma
İbn Fazlan Seyahatnamesi'nde de, tecavüzün hemen hemen bütün Türk topluluklarında yasak olmasına ve genellikle ölümle cezalandırılmasına rağmen, aynı hareketin düşmanlara yapılmasının suç sayılmadığı belirtilmektedir.
Sayfa 214Kitabı okudu
45 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.