Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Kullardan câmi' olanlar, organlarında zâhirî edeplerle kalplerinde bâtını hakikatleri cem edenlerdir. Marifeti kémal bulan, sîreti güzel olan kimse câmidir. Bundan dolayı "kamil olan kişinin marifetinin nûru takvasının nurunu söndürmez" denilmiştir. Sabır ile basireti bir araya getirmek zordur, bundan ötürü zühd ve takva hususunda sabırlı olanı basiretsiz, basiretli kişiyide sabırsız görürsün. Câmi' olan ise sabır ile basireti birleştirendir.
Bil ki ,sevgi kıymetli bir cevherdir. Onu iddia etmek kolay değildir. O halde insan, kendisine sevgi alametleri bulunmadan kendisini sevenlerden sanması caiz olmaz. Zira sevginin alametleri vardır, onları kendisinde aramalıdır.
Sayfa 703
Reklam
Allahın sevgisi ve rızası,bütün makamların en yükseğidir. Belki bütün makamlardan gaye Allah Teala'nin sevgi ve rızasıdır.
Sayfa 681
Rasûlüllah (s.a.v.) şöyle buyuruyor: "Cemaatle kılınan namaz, tek başına kılınan namazdan yirmi yedi derece daha üstündür."
Rasûlullah (s.a.v.) buyuruyor: "Kim namaz ibadetini kaybetmiş/ gereğince kılmamış olarak Allah'ın huzuruna gelirse, Allah onun diğer iyiliklerin hiçbirisine değer vermez."
Nitekim şöyle denir: “Halkla dostluk ve yakınlık elde etmek, iflasın ve kaybın işaretidir.”
Reklam
Fudayl b. İyad diyor ki: “Gecenin geldiğini gördüğümde bundan ötürü sevinir ve bundan böyle Rabbimle başbaşa kalacağım.” derdim. Ancak sabahın yaklaştığını gördüğümde ise, halkla bir arada bulunmak istemediğimden ötürü Rabbime sığınır ve ‘İnna lillahi ve innâ ileyhi raciûn’ derdim. Çünkü sabahın olmasıyla halkın beni Rabbimden meşgul edeceklerinden korkardım.”
Anlatıldığına göre bir gün Veysel Karanî otururken, yanına Herem b. Hayyan gelir. Veysel Karanî, ona: “Seni buraya getiren şey nedir?” diye sorar. O da: “Seninle bir yakınlığım olsun istedim.” der. Bu defa Veysel Karanî ona: “Doğrusu ben, Rabbini tanıdığı hâlde bir başkasıyla yakınlık elde etmeye çalışan birini görmedim.” cevabını verir.
Bunca sermestin temâşâsına bir huşyâr yok:)
Zâhir olan, hakkında şüphe bulunmayan ve insanların idrâkinde farklı farklı olmadığı şeye denir. Hâlbuki Cenâb-ı Hakk'ın varlığını bilmek hususu birçok insan için şüphe konusudur, şu halde nasıl zahir olur?" diye soracak olursan, bilmiş ol ki: Zuhûruna rağmen hafî kalışı, zuhûrunun şiddeti sebebiyledir. Yani O'nun zuhûru, bâtın oluşunun sebebi, nûrunun kendisi nûruna hicab olmuştur. Sınırını aşan her şey zıddına dönüşür. Mahlukattan nûruyla perdelenen, zuhûrunun şiddeti sebebiyle onlardan hafî kalan Zât ne yücedir! O kendisinden daha zâhiri bulunmayan Zâhir, daha bâtını bulunmayan Bâtın'dır.
Güneş'in sıcaklığından korktuğun için insanlara muhalefet ediyorsun da cehennem sıcağı korkusundan dolayı neden insanlara muhalefet etmiyorsun?
Reklam
İnsanların ahmaklık konusunda en önde olanı kendi aklının en güçlü olduğuna inancı olanıdır. İnsanların akıl bakımından en sağlamı da kendi nefislerini itham eden ve alimlere en çok soru soranlardır.
Muhakkak ki kalp, kap gibidir. Su ile dolu olduğu sürece oraya hava girmez. Kalp Allah'tan başkası ile meşgul olunca Allah'ın celalinin marifeti oraya girmez.
Dünya insanları hepsi yolculuktadır; yolculara yaraşan birbirlerine arkadaş, yardımcı olmaları ve birbirlerine acımalarıdır. Öyleyse, kendisi de sabahleyin erken bir iş yolunda olmalı, ve ben müslümanlardan fayda görüp onlardan razı olduğum gibi, onlar da benden fayda görsün benden razı olsunlar, diye niyetlenip bir işle meşgul olmalıdır.
Din erbabının dertleri dünyevi muamelelerinde belli olur.
Nitekim insanlar umûmiyetle öyledir. Allah’ın koyduğu ahlâk esaslarını bir kenara iterler. Şehevî arzuların esiri olarak İlâhi ahlâk kaideleri dışında bir hayat yaşarlar.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.