***
Paranın insana işletmeyeceği suç yoktur.
... yargıçların Adam kayırmaları ve para tutkusuna kapılmaları, bir Devletin en sağlam ve en güvenilir yanı olan adaletini yıkıverir.
Ütopya,
Thomas More
Evet, bizim tasavvurumuzda insanın yeri büyüktür, çünkü Allah'ın tecellî ettiği bir varlıktır. Allah, Cebrâil Aleyhiseelâm'ı Hz. Peygamber'e melek şekli ile gönderebilirdi, göndermemiş, Cebrâil Aleyhisselâm, Efendimize bir iki sefer dışında hep insan olarak görünmüştür. Cebrâil Aleyhisselâm bile Efendimize insan sûretinde görünüyor. Bu bir hakîkatin altını çiziyor. Hz. Mûsa'ya ateşte, Hz. Yunus'a balıktai Hz. İsa'ya ölü bedende, Hz. İbrâhim'e mancınık ateşinde, Hz İSmail'e bıçakta tecellî eden Allah, Muhammedîlere insanda tecellî eder. Misâli, Cebrâil Aleyhisselâm'ın insan şeklinde tezâhür etmesindendir. Çünkü insan halîfetullahtır, Hazret-i İnsan'dır. İnsan küfre girebilir, bu onu bütünüyle yokluğa mahkûm etmez, ancak sıfatı olabilir.
Cennet ve cehennemi mekân gibi algılamak da fevkalâde yanlıştır, zîrâ onlar mekân gibi değil bir hâl gibidir. Hz. Mevlânâ bir bahiste bunu anlatır: Bir kişiyi veya olayı iyilikle, güzellikle, rahmetler, merhametle, tatlı hatıralrarla anarsan bir cennet hâli içindesindir. Kötülükle, zorlukla, asık suratlılıkla, beğenilmeyen hâllerle andığında ve hatırladığında ise cehennem hâli içindesindir. Bu yüzden insanlar kendilerine yapılan kötülükleri unutmalı ve iyilikleri unutmamalıdır ki, cenneti şimdiden yaşayabilsinler.
Efendimizi tanımadan kendimizce bir Hz. Peygamber portresi çizmek fevkalâde yanlıştır. Âlim bir zât bir başsağlığı ziyâreti vesîlesiyle Karadeniz'in bir beldesine gidiyor. Orada söz Hz. Peygamber'e geliyor. Âlim zât Efendimizin zevceleriyle münâsebetini anlatıyor, bu konudaki hassasiyet ve inceliğine dikkat çekiyor. Tam o sırada biri kızarak yerinden kalkıp gidiyor. "Niçin bu kadar kızdın?" diye soruyorlar. "Efendim" diyor, "Ne hakla Efendimizi kılıbık biri şeklinde târif edersiniz?" Adam kadınlara karşı kabalığını din zannediyor. Efendimizin bu husustaki inceliğinden rahatsız oluyor. Çünkü bilmiyor. Kâinatın Efendisi Hazret-i Resûlullah'ı bilmeden tanıyamayız. Tanımadan O'ndan örnek alma seviyesine yükselemeyiz.
"Bir karış dahi olsa Filistin topraklarını düşmana satanlara karşı Rabbimiz bize yeter. O, ne güzel vekildir. Hz. Ömer'in fethettiği, Selahaddin Eyyubi'nin Haçlı işgalinden kurtardığı Filistin topraklarını, Kudüs'ü, Mescid-i Aksa'yı VIP kartlarına ve koruma araçlarına sahip olabilmek için sattılar. Ceplerini ve banka hesaplannı dolarlarla doldurdular. Filistin topraklarında dökülen her damla kanın üzerine oturup bu değerli kanı kendi menfaatleri için kullandılar."
Sonuçta 7. yüzyıla gelindiğinde Fars ve Bizans gibi iki süper devletin yanısıra, bunların kültürleri de insanların hayranlık ve ilgilerinin muhatabı olur. Böylesi özelliklere sahip Fars'ın, savaş alanında müslümanlara yenilse bile, kültüründe de aynı akıbete uğraması gerçekleşmez. Bundan dolayıdır ki, Fars'la yapılan savaşlar sonucunda elde edilen ganîmetler Medine'ye getirildiğinde Hz. Ömer'in ağlaması ve müslümanların geleceği ile ilgili endişeleri, İslâm açısından büyük tehlikenin önceden farkedilmesi ve bunun ifadesi olur. O yüce zat, askerî zafer sonucunda sevinip şükür secdesine kapanması gerekirken, ağlamış ellerini açıp dua ederek, bu kavmin şerrinin Müslümanlara vereceği zararı defetmesini Allah'tan dilemişti. Hz. Ömer'in korkusu maalesef gerçekleşir, hem de çok kısa bir sürede.