O, yüce bir selvi sanki, sen de gölgeye benziyorsun; o güney yeli, sense tozsun.
Gözüne uyanıklık sürmesini çekti de sandın ki dilediğini yapabilmek elinde.
Şu gök bile dileğiyle dönmüyor; şu arıklıkla, şu küçüklükle sen kim oluyorsun?
Sen misin yokluktan var eden seni? Ne diye boynunu uzatıp durursun?
Şu korkun bir delildir sana; bir başkasından korkuyorsun demek.
Kimsenin gönlü kendisinden korkmaz; kimsecikler kendinden yardım istemez.
Şu halde korkunla umun, saltanat sahibi, dileğine ermiş bir padişahın varlığına tanıktır.
Korkuyla umuttan yüceldin mi, Tanrı sıfatları gibi emniyete erersin.
Gemi korkar denizden, deniz değil; sen de kıyısı olmayan bir denizde bir gemisin.
Senin senlik gemin kırıldı, parçalandı mı sus artık, bırak sözü.
Parçalanmış gemiyi kararsız dalgalardan başka kim sürer, götürür?
O kerem denizi lûtfularla, ihsanlarla kırık gemilerin kaptanıdır.
Sus ki aklın diline mühür vurulmuştur; yerinde otur, sular karardı.