Orhan Kemal’in okuduğum altıncı kitabı. Hayalleri büyük, kendisi küçük Cevdet’in çileli hayatı, üvey annenin oyunları, babasının hiç bir şeyden anlamaması, Sübyan Koğuşu, onurlu, inatçı
duruşu. Bu haliyle bir an Kemalettin Tuğcu hikayesi içinde sanıyorsunuz kendinizi ama Orhan Kemal dokunuşunu hissediyorsunuz. Kitabın devamı olduğunu bitirdiğimde anladım. Onu da edinip okuyacağım… Hapis arkadaşı Hasan, parasız davasını alan avukat, işportacı tenör olma hayali taşıyan arkadaşı Kosti ve can yoldaşı Cevriye… Sizler çok yaşayın. Sizler olduğu sürece onurlu Cevdet’ler var olmaya devam eder. Korkarım ki bu günlerde hiç birinizden kalmadı. Cevdet’ler yalnız kaldı.
SuçluOrhan Kemal · Tekin Yayınevi · 1982327 okunma
Kitabımız Konya'da ve onun küçük bir kasabası olan Karaaslan"da geçiyor. Kitabın ilk 300 sayfasının karakterleri tanımak ve olayları anlamakla geçtiğini söyleyebilirim .Birbirinden bağımsız gibi görünen olay ve karekterlerin birbirleriyle yollarının kesişmesi kitabın sonuna kadar devam eden ve oldukça merak ederek okuduğum bir süreç oldu.Bu sebeple kitap kalınca sayılmasına rağmen oldukça akıcı bir şekilde okunabiliyor.Gelelim karekterlerimize;4. sınıf öğrencisi Ömer ve pırlanta kalpli Hüdai Ağa, ahlakıyla görevi arasında seçim yapma ikilemine düşen Menderes,köyün arazisini ele geçirmek için her türlü yola başvuran aç gözlü muhtar Hacı Naci Kalaycı,Köyün İmamı Muzaffer Hoca,bülbül sesli karektersiz işportacı Aşutve mezarlık halkı...
Kitap yer yer olağan üstü ögeler de içeren bir anlatıma da sahip olsa genel olarak hayatın gerçeklerine dayanarak yazılmış. Yer yer güldüren ve güldükçe de düşündüren ,üzen oldukça içten bir anlatıma sahip Yalnız oldukça argo ve küfürlü konuşmaların yer aldığını söyleyebilirim. Eğer bu tarz bir anlatıma alışık değilseniz rahatsız olabilirsiniz. Ancak uslubun ve anlatımın doğallığı kitabın akıcılığı sayesinde bu argo konuşmalar kaybolup gidiyor.Yine de kullanılmasa da olurmuş,gerek varmıydı dediğim noktalar oldu açıkçası. Ben oldukça severek okudum tavsiye ederim.
Zülfü inmiş yanağına yarımaya nazire
Bütün mahalle aşığı; belki hala bakire
Gençler istiâreye yatar sokağımdan geçerken
Salınır nazar-ber-kadem çehresi bize mekruh
Zamanı durdurur yosma öyle nazlı, öyle şuh
Nabız bile yavaş atar sokağımdan geçerken
Bakanın göz kapağında meşum şaklar kırbacı
Yılankavi saçlarıyla bu küçük işportacı
Gözbağları alır satar sokağımdan geçerken
Dinçaslan - Petite marchande d'illusion
#spoi #vardır #dikkat! Bu Martin Eden yüzünden kaçıncı ağlamam? Nihayet son. Bu defa ağlamadım yalan söylemeyeyim. Aslında hayli trajedik bir son, ama hiçbir son da beni böylesine tatmin edemezdi. Ya da bilmiyorum, belki de edebilirdi. Yok ya da etmezdi, emin değilim. Aklımda bir son daha var ama (aslında yok ama neyse) o zaman Martin Eden, Martin
Vartan İhmalyan’ın adına ilk kez yıllar önce internette kaynak tararken rastlamıştım. Hayatın onu bir oraya bir buraya savuruşunu görmüş; yaşamının ana hatlarını şaşkınlık ve kahkahayla arkadaşlarımla paylaşmıştım. Yıllar sonra İstanbul’da Yunan Konsolosluğu’nda kardeşi Jak İhmalyan’ın (1922-1978) resim sergisine gitmiştim. Sürgündeki kardeşlerin
GÖRÜNMEZ KOLEKSİYON
UNUTULMUŞ DÜŞLER& KARDA
GÖRÜNMEZ KOLEKSİYON
Bu adamların aç gözlülüğüne karşı koymak imkânsız. Dün gece dükkânıma şöyle bir baktığımda gerçek değeri olan o kadar az şey
kalmış ki her an kepenkleri kapatabilirim. Babam ve büyükbabamdan kalan iyi bir iş yapıyordum ama dükkân çer cöple doluydu, 1914 ten önce bir isportacı bile bunları tezgâhina koymaya utandırdı.
UNUTULMUŞ DÜŞLER
Yüzünde saşkın bir ifadeyle karttaki ismi okudu, tıpkı sokakta tanımadığınız biri tarafından büyük bir samimiyetle selamlandığınızda yüzünüz nasıl değişirse kadının yüzünde de o ifade vardı. Bir anlığına alnında küçük çizgiler oluştu, bu derin derin düşündüğünü gösteriyordu, sonra birden tüm yüzü mutlulukla aydınlandı, gözleri çoktan unutmuş olduğu gençlik günlerini hatırladığında olduğu gibi sevinçle parladı.
Karttaki isim aklına geçmiş günlerin güzel anılarını getirmişti. Şekiller ve düşler yeniden belirdi ve gün gibi aydınlandı.
KARDA
Karanlık çöküyor. Caddelerdeki telaş ve koşturmaca, işleriyle haşır neşir insan kalabalığının oradan oraya koşturması çok uzaklardan gelen ve sadece ritmik, monoton akşam vaktini bildiren kilise çanlarıyla bozulan bir ses uğultusuna dönüşüp yavaş yavaş ölüyor. Günün telaşı gozlerinden uyku akan isçiler için bitiyor, Işıklar azalıyor ve giderek seyrekleşiyor, en sonunda da tamamen sönüyor. Şehir hemen uykuya dalan yalnız ama güçlü bir dev gibi uzanıyor.
Öteki Çocuklar;
içinden geçtiğimiz, geride bıraktığımız, her bir metrekaresini nakış nakış işlediğimiz Bafra'nın romanı...
Bu romanı okuyan Bafra'lılar kahramanları merak etmeyecekler, çünkü her Bafralı kendisini bulacak sayfalar içerisinde, aslında kendilerini görecekler ve okuyacaklar..
Biz, Bafralı'ların, ''ne
T. C. Gençlik ve Spor Bakanlığı Gençlik Hizmetleri Genel Müdürü Emre Topoğlu’nun ‘Pencere Kenarı’ isimli deneme eserini bitirdim.
Topoğlu, evet Türkiye’de önemli bir bakanlığın önemli bir mevkisinde genel müdür ama kitaplarında bu makamdan ziyade küçük, hüzünlü hatta ‘içine kapanık’ bile diyebiliriz; bazan afacan, bazan küskün, bazan savaşçı bir çocuk; kararlı, hırslı, azimli, çalışkan, girişimci ruhta bir genç; hassas, naif, evlatlarına düşkün bir baba; çiçeklerle konuşan, trafikteyken gördüğü yoksul çocuklar için aracını durduran ve onlara yardımcı olmaya çabalayan duyarlı bir vatandaş; kendine emanet edilen öğrencileri gözeten, onların kayıp gitmelerine razı olmayan bir hoca; bazan işportacı, bazan kebapçı, girişimci ama yürek taşıyan bir adamın hatıralarını ve bu hatıralardan çıkardığı hisseleri okuyacaksınız. Sözlerin bir çocukta, bir insanda nasıl te’sir uyandırdığını tüm çıplaklığıyla göreceksiniz bu kitapta…
Edebîlikten ziyade samimiyetten damıtılmış satırlarla nice hatıraların ‘izlerinin kaldığını’ okuyacaksınız. Ve bir de en güzeli; hatıralarını ve çıkardığı dersleri okudukça kendinizden o kadar çok şey bulacaksınız ki… Kendinizin yaşadığı ama hiç üzerinde durmadığınız, atladığınız nice hatıra canlanacak belki de… Okuyunuz, okutunuz.
T. C. Gençlik ve Spor Bakanlığı Gençlik Hizmetleri Genel Müdürü Emre Topoğlu’nun ‘İzi Kalır’ deneme eserini bitirdim.
Topoğlu, evet Türkiye’de önemli bir bakanlığın önemli bir mevkisinde genel müdür ama kitaplarında bu makamdan ziyade küçük, hüzünlü hatta ‘içine kapanık’ bile diyebiliriz; bazan afacan, bazan küskün, bazan savaşçı bir çocuk; kararlı, hırslı, azimli, çalışkan, girişimci ruhta bir genç; hassas, naif, evlatlarına düşkün bir baba; çiçeklerle konuşan, trafikteyken gördüğü yoksul çocuklar için aracını durduran ve onlara yardımcı olmaya çabalayan duyarlı bir vatandaş; kendine emanet edilen öğrencileri gözeten, onların kayıp gitmelerine razı olmayan bir hoca; bazan işportacı, bazan kebapçı, girişimci ama yürek taşıyan bir adamın hatıralarını ve bu hatıralardan çıkardığı hisseleri okuyacaksınız. Sözlerin bir çocukta, bir insanda nasıl te’sir uyandırdığını tüm çıplaklığıyla göreceksiniz bu kitapta…
Edebîlikten ziyade samimiyetten damıtılmış satırlarla nice hatıraların ‘izlerinin kaldığını’ okuyacaksınız. Ve bir de en güzeli; hatıralarını ve çıkardığı dersleri okudukça kendinizden o kadar çok şey bulacaksınız ki… Kendinizin yaşadığı ama hiç üzerinde durmadığınız, atladığınız nice hatıra canlanacak belki de… Hâsıl-ı kelâm; tavsiyemdir. Okuyunuz, okutunuz.
Bir işe başlamak, orda tutunmak kolay mı? İş, tıpkı bir fidan dikmeye benzer, onu koruyacaksınız, sulayacaksınız, toprağını kabartacaksınız, gözünüz üstünden eksik olmayacak.
Gurur, fazla kıskançlık, kibir, inat ağaçların fazla olan dalları gibidir. Bunlar budanmayınca ağacın iyi meyva vermediği gibi, insanlar da fazla duygulardan sıyrılmış olamazlar.
Hastanede işim vardı bugün
Tüm 55-70 yaş işportacı
Kadınlarımız dilenci 20 adim toplaminda 4 dilenci..
Hükümet konağında mülteci diyim ama kusura bakmasinlar onlarin yanin biz mülteciyiz..
Şaha kalktık tutmasınlar küçük eniştemi.
Çok üzgünüm vallahi..
Okuyup sonrasında çocuklara okutacağım bir kitabın yazarı dikkatimi çekti araştırdım ve hayret ettim gerçekten de
211 eser, 5 çeviri, 5 film ve çocuk edebiyatı ödülü
Bu kitaba gelirsek
Trafik kazasında kocası öldükten sonra apartmanda masraflarını karşılamak için terzilik yapmak zorunda kalan ev hanımı Müzeyyen Hanım ve onun Yetimler Güzeli kızı