Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Halidiye Kolu Kürt-İslam çizgisinde olduğundan sebep
Nakşibendiliğin Hâlidîye koluna uzak duran II. Abdülhamid Nakşibendî tarikatının başka bir kolu olan Ziyaiyye’nin kurucusu (Nakşibendî şeyhi) Şeyh Ahmed Ziyaeddin Gümüşhanevî (Gümüşhaneli, 1813-93) ile iyi ilişkiler kurmuştur. Gümüşhanevî II. Abdülhamid’in reformlarını ve kendisinin de dostları olan kafkas göçmenlerine karşı uyguladığı asimilasyon
Mevlana hayatı,eserleri ve görüşleri
Mevlana 'nin müritleri çoğunlukla halk tabakasındandi ;her sanat ve meslekten insan onun sema meclislerine katılıyordu.Bununla birlikte onun dönemin yöneticileriyle de yakın ilişkisi vardı.
Reklam
Mevlana Celaleddin i Rumi Hayatı ,Eserleri Görüşleri
Mevlana, 30 Eylül 1207 tarihinde Horasan 'in Belh şehrinde doğmuştur. Soyu Ebubekir'e dayanır. Adı Muhammed, lakabı Celaleddin 'dır."Efendimiz "anlamına gelen "Mevlana "ünvanı,onu yüceltmek maksadıyla söylenmiş,hayatının çoğunu Anadolu 'da geçirdiği için "Rumi"nisbetiyle tanınmıştır. Mevlana 'nin babası Bahaeddin Veled çok önceden Horasan'in Belh şehrine yerleşmiş bulunan bir ulema ailesine mensuptu.Hem tanınmış bir Sufi hem de alimlerin önde gelenlerindendi.
"Mevlana'nın şiirlerinde, İbn Arabi kadar insan hayatının her sahasını kuşatma iddiası yoktur. Mevlana zahiri ilimleri, salt zahiren yaşanan bir dini hayatı en uç noktasında tadıp onun kifayetsizliğini gördükten sonra, tek başına bu tatsız tuzsuz ilimlerle hayatın anlamının keşfedilemeyeceğini haykırmak üzere bir manifesto olarak Mesnevi'sini, Divan-ı Kebir'ini yazmıştır. Adeta bir haykırıştır Mevlana'nın eserleri. Zahiri ilimlerle, mantıkla, beş duyunun imkânlarıyla ve bunların temsilcileriyle adeta dalga geçmektedir. Gazzali'nin el-Munkiz mine'd-Dalal'inde izlediği sürecin bir benzerini müşahede ederiz onun şiirlerinde. Hatta daha sonra, şiirden de elini çekmiş ve bıktım senden de şiir, demiştir."
Sayfa 57 - sufi
mevlana bütün hayatı boyunca kendisini harekete geçirecek, kendisini alevlendirecek bir “öteki”ni, kendi yüzünü ve ruhunu yansıtacak bir aynayı aramıştı. hücrede yaptıkları ve konuştuları şeyler, bu yüzden, tıpkı mevlana’nın eserleri gibi, birden fazla kişinin kılığına bürünmüş tek bir kişinin ya da tek kişi kılığına girmiş birden fazla kişinin işleri, sözleri ve sesleriydi.
İmam Mâturîdî'nin dünya ve dünyalığa, makam, zenginlik ve her türlü taltife karşı müstağni tavrını en güzel anlatan nakillerden birini Ahmed Eflâkî (ö. 761/1360) paylaşır. "Şeyh Maturidi'ye "dilediğini iste" dediler. O da "istememeyi istiyorum dedi şeklindeki rivayet, imamın istiğna ve zühd hâlini yansıtan en özlü paylaşımlardan biridir. Eflâkî bu rivayeti, cenneti istemenin dahi bir nâkısa olduğuna dair Mevlânâ'nın izahatını paylaştıktan sonra aktarır. Dolayısıyla bağlam itibariyle imamın istememe tavrını, Allah'ın rızası ve cemâli ile müşerref olmak dışında her şeyi kuşatacak kadar geniş bir bağlamda kullandığı hissedilir.
Sayfa 197Kitabı okudu
Reklam
Söz konusu nakle göre, Bağdat'tan halife el-Muttakî'nin emriyle fetva sormak üzere Semerkand'a gelen bir elçi, eski elbiseler içerisinde bulunan imamı görünce onun imam olduğuna ihtimal vermemiş ve "Mevlânâ nerede?" diye sual etmiş, imam da “Mevlâmız Allah'tır" diye mukabelede bulunmuş. Bunun üzerine "Hâce nerede?" diye sual etmiş, imam da "Hâce Mustafa'dır" diye mukabelede bulunmuş. Elçi nihayet "Ebû Mansur nere- de?" diye sual edince, imam "Ebû Mansur bu fakirdir" diye cevap vermiştir.Bu nakil hem onun halktan farklı giyinmediği yönünde el-Hâsirî'nin naklettikleriyle paralel olduğu gibi hem de onun zühdüne yönelik tüm takdimlerle uyum içerisindedir
Sayfa 196Kitabı okudu
O güzel dostluk...
Denilebilir ki onun hayatı "Şems'ten önce ve "Şems'ten sonra" olmak üzere ikiye ayrılır. Mevlana, Tebrizli Şems ile 1244 yılında tanışmıştır. Bu tanışma, Mevlâna'nın bütün hayatını değiştirmiştir. O günden sonra iki dost, ilâhî gerçekleri ve güzellikleri birlikte arayan iki yolcu olmuşlardır. Mevlâna bu arayışın sonucunda bulduğu manevî aşk ve coşkuyu şiirlerinde dile getirmiştir. Onun inanca, sevgiye, hoşgörüye dayalı şiirleri, tasavvuf düşüncesini en güzel biçimde işlediği eserleri toplumu çok derinden etkilemiştir. Mevlâna'nın ünü daha sonra bütün dünyaya yayılmış, onu en çok okunan kişilerinden biri haline getirmiştir.
Bağdat’tan halife el-Muttakî’nin emriyle fetva sormak üzere Semerkand’a gelen bir elçi, eski elbiseler içerisinde bulunan imamı görünce onun imam olduğuna ihtimal vermemiş ve “Mevlânâ nerede?” diye sual etmiş, imam da “Mevlâmız Allah’tır” diye mukabelede bulunmuş. Bunun üzerine “Hâce nerede?” diye sual etmiş, imam da “Hâce Mustafa’dır” diye mukabelede bulunmuş. Elçi nihayet “Ebû Mansur nerede?” diye sual edince, imam “Ebû Mansur bu fakirdir” diye cevap vermiştir.
Sayfa 196Kitabı okudu
71 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.