Nakşibendiliğin Hâlidîye koluna uzak duran II. Abdülhamid Nakşibendî tarikatının başka bir kolu olan Ziyaiyye’nin kurucusu (Nakşibendî şeyhi) Şeyh Ahmed Ziyaeddin Gümüşhanevî (Gümüşhaneli, 1813-93) ile iyi ilişkiler kurmuştur. Gümüşhanevî II. Abdülhamid’in reformlarını ve kendisinin de dostları olan kafkas göçmenlerine karşı uyguladığı asimilasyon
academia.edu/116271428/Funda...
Aşağıdaki yazı Fethullah Gülen'in Şefik Can'ın yazdığı "Mevlâna: Hayatı, Şahsiyeti ve Fikirleri" (Fundamentals of Rumi's Thought A Mevlevi Sufi Perspective) kitabının İngilizce çevirisine yazdığı önsözle
academia.edu/116271428/Funda...
Aşağıdaki yazı Fethullah Gülen'in Şefik Can'nın kitabına yazdığı önsözle ilgili...
Abdullah Aymaz'ın kaleminden okuyalım.
1910 yılında Erzurum'da müderris Tevfik Efendi ile Gülşen Hanım'ın oğlu olarak
Tanrı'yı ve dinleri akademik bir çevrede konuşmak ne kadar mümkün ve doğrudur, bilemiyorum. Bilim bazı inanç temelleri üzerinde yükselmiş ve bunlar yıllar içinde birbirine öylesine kenetlenmiştir ki artık bunun dışında söylenen bir şey'in imkanına dair düşünmemek gerektiğine dair bir algı vardır.
Armstrong'un bir kaç eserini daha
kameraarkasi.org/yonetmenler/bel...
Yapım Tarihi - 1973
Süre - 00:42:00
Format - Belgesel, Renkli, Türkçe
Yayın Tarihi - 13.12.1973
Yönetmen - Ünlen Demiralp
Yapımcı - Yapımcı - Ünlen Demiralp
Metin Yazarı - Abdülbaki Gölpınarlı
Mevlana’nın hayatı, fikirleri, eserleri, Mesnevinin özellikleri ve Mevlevilik’in anlatıldığı bu programda; Mevlana Müzesi’nden görüntülere ve Mevlevi ayinleri ile sema gösterilerine ve Hafız Kani Karaca’nın naatına yer verilmektedir.
Kaynak
Geçmişten Geleceğe Belgeler... Bilgiler... 1968/2008
TRT Arşiv Dairesi Başkanlığı, N. Beyhan Karadağ
İslam düşüncesi, kesintisiz büyük bir birikimin harmanlanarak çoğaldığı, derinleştiği, yükseldiği tarihî bir tecrübe arz eder. Bu tecrübenin satır başları diyebileceğimiz önemli isimler vardır. Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî işte bu satır başı isimlerden birisi olarak hem coğrafyamızın hem medeniyetimizin müstesna şahsiyetlerinden biridir. Onun İslam düşüncesine getirdiği derinlik, aşıladığı hikmet perspektifi sonraki yüzyıllarda da fonksiyonunu kaybetmeden sürdürmüş, modern dönem de dâhil olmak üzere değerini korumuştur. Cumhurbaşkanlığı tarafından Hz. Mevlânâ’yı vuslatının 750. yıl dönümünde anmak amacıyla 2023 yılı “Mevlânâ Yılı” olarak kabul edilmişti. Diyanet Dergisi bir süredir yılın son sayılarında medeniyetimizin bu gözde isimlerini dosya olarak ele almakta; onların önemini, anlamını, mirasını bugünün insanına aktarmaya gayret etmektedir. Bu vesileyle bizler de İslam düşünce hayatına yepyeni bir soluk kazandıran, ilim meclislerini hikmetle ve ahlakla donatan Mevlânâ’yı bu sayımızda dosya konusu olarak misafir ettik. Şüphesiz bugün bütün dünyanın onun hayatından, sözlerinden öğreneceği çok şey var. Bu ayki dosyamıza, Prof. Dr. Reşat Öngören, “Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî: Hayatı, Eserleri ve Görüşleri”; Prof. Dr. Emine Yeniterzi, “Mesnevi’ye Güncel Bir Bakış: İnsani Değerler”, Dr. Hacer Çetin, “Hikmet Denizi Mevlânâ’da Temel Kavramlar”; Prof. Dr. Adnan Karaismailoğlu, “Hz. Mevlânâ Bugün Bize Ne Söyler?” başlıklı yazılarıyla katkıda bulundular.
Mevlana 'nin müritleri çoğunlukla halk tabakasındandi ;her sanat ve meslekten insan onun sema meclislerine katılıyordu.Bununla birlikte onun dönemin yöneticileriyle de yakın ilişkisi vardı.
Mevlana, 30 Eylül 1207 tarihinde Horasan 'in Belh şehrinde doğmuştur. Soyu Ebubekir'e dayanır. Adı Muhammed, lakabı Celaleddin 'dır."Efendimiz "anlamına gelen "Mevlana "ünvanı,onu yüceltmek maksadıyla söylenmiş,hayatının çoğunu Anadolu 'da geçirdiği için "Rumi"nisbetiyle tanınmıştır. Mevlana 'nin babası Bahaeddin Veled çok önceden Horasan'in Belh şehrine yerleşmiş bulunan bir ulema ailesine mensuptu.Hem tanınmış bir Sufi hem de alimlerin önde gelenlerindendi.
"Mevlana'nın şiirlerinde, İbn Arabi kadar insan hayatının her sahasını kuşatma iddiası yoktur. Mevlana zahiri ilimleri, salt zahiren yaşanan bir dini hayatı en uç noktasında tadıp onun kifayetsizliğini gördükten sonra, tek başına bu tatsız tuzsuz ilimlerle hayatın anlamının keşfedilemeyeceğini haykırmak üzere bir manifesto olarak Mesnevi'sini, Divan-ı Kebir'ini yazmıştır. Adeta bir haykırıştır Mevlana'nın eserleri. Zahiri ilimlerle, mantıkla, beş duyunun imkânlarıyla ve bunların temsilcileriyle adeta dalga geçmektedir. Gazzali'nin el-Munkiz mine'd-Dalal'inde izlediği sürecin bir benzerini müşahede ederiz onun şiirlerinde. Hatta daha sonra, şiirden de elini çekmiş ve bıktım senden de şiir, demiştir."