"Dışarıdan sabırsız gözüken ve her şeyi planlayan birinin kendi içinde nelere sabredebileceğini düşündün mü hiç?
Her düşüşümde olayları abartma diyen sen miydin? Peki herkesin aynı duygusallıkta olamayacağını düşündün mü hiç?
Her sabah aynanın karşısında gülerek uyanmak yerine bir şeyleri sorgulayan, sürekli düşünen biri olabileceğini düşündün mü hiç?
Tabii ki hiç düşünmedin, ama sorun değil ben düşünülmemeyi senden değil en yakınlarımdan öğrendim. Size kalsa hep acı çekendim, tecrübelenerek mi bugünlere geldim?
Tüm zorlukların üstesinden tek başıma geldim. Sahi herkesin ne düşündüğüne neden bu kadar çok önem verdim?
Bugüne kadar hep direndim, ama artık pes. Tahammülsüz dünyama sen de hoş geldin!"
-Emrah Hakan ERMEYDAN-
Şair denince aklıma ilk gelendir Attila İlhan. Şiirleri bu denli sevmemi sağlayan da odur. Her dizesinde her kelimesinde ayrı haz duyduğum ve şiirlerinde kendimi bulduğumdur. Hiçbir şair de onun yerine geçmeyecektir nezdimde.
Yayımlanan ilk şiir kitabı olan Duvar, daha çok toplumsal yönleri ağır basan şiirlerle doluydu ama şairin bireysel yanlarını içine alan şiirler de mevcuttu. Tek bir tema üzerine toplanmamış her duygudan şiirler eklenmişti, okurken hiç sıkmadı. İlk şiirlerinde bile bu denli güzel mısraları okumak benim için muhteşem bir histi ve geriye kalanları da okurken aynı hisler içinde olacağıma inanıyorum.
Kalemi kuvvetli, betimlemeleri özgün, dili oldukça sade..
Kitabın 'meraklısı için notlar' bölümü ilgimi çeken bir bölümdü. Şairimizin şiirleriyle ilgili verdiği ek bilgileri mevcut ve şaşırdığım noktalar olmuştu. Es geçilmemesi gereken anı niteliğinde bir bölüm.
Tüm arkadaşlarımın severek okuyacağına, şiir sevmeyenlerin bile severek okuyacağına inanıyorum. Şimdiden herkese keyifli okumalar dilerim. Şiirle kalın..
"ben istanbul şehriyim beni karanlık yedi
gözlerim görmez gözlerimi karanlık yedi
insanlar akmıyor kan kesilmiş damarımda
yalnız bir karanlıkta kaynak yapan adam
kalbini kalbime verip durmuş
yalnız bir karanlıkta kaynak yapan adam
elleri yıldızlarda kaybolmuş" (s.107)
DuvarAttila İlhan · Bilgi Yayınevi · 20001,400 okunma
MİT'te dönüşümün artık bir zorunluluk halini aldığını idrak edecek ve bu dönüşümü hayata geçirme irade ve kararlılığını gösterecek bir liderliğe ihtiyaç vardı. TSK'daki askeri, NATO'daki uluslararası, Bilkent ve başka üniversitelerdeki akademik, TİKA'daki yumuşak güç ve Başbakanlık'taki devlet organizasyonu ve diplomasi tecrübesi Hakan Fidan'ı istihbarattaki dönüşümü başlatmaya ve sürdürmeye hazır hale getirmişti.
Sözkonusu dönüşümü gerçekleştirmek için MİT'te 2010 yılının ikinci yarısından itibaren hızla idari, hukuki, mali, teknik ve personelle ilgili konularda altyapı çalışmaları başlatıldı. 2014 yılının ilk yarısına kadar yoğun bir şekilde sürecek bu çalışmalarla MİT, dış istihbarat, milli savunma, terörle mücadele, uluslararası suçlar ve siber güvenliği kapsayan alanlarda etkin mücadele edebilecek bir sistem mimarisine kavuşacaktı...
Şu oratama bak ya. Parantezleri ben açtım metinde yok
Mütareke yıllarında Şehzadebaşı çaycıları duruyorlardı. Fakat biz daha ziyade Sultanahmet kahvelerinde ve Nuruosmaniye'deki İkbal'de( kahve, çay ocağı) toplanıyorduk. İkbal'i evvela İçtihat matbaası karşısında bir vakitler Güzel Sanatlar Akademisi olan binada bulunan sonra da Bezm'i alem Valide Sultan Konağı'na- Şimdiki
Bulanmış kömür karasına
Parça parça etleri
Gidiyorlar katar katar
Bir böylesi karanlıktan
Bir öylesi karanlığa gidiyorlar
Sarı şapkalılar ordusunun
Adsız sansız yiğitleri!
ZİYA GÖKALP NUR İÇİNDE YATSIN BENİ AĞLATTI BU ŞİİR..
ALTIN DESTAN
Sürüden koyunlar hep takım takım
Ayrılmış, sürüde kalmamış bakım;
Asmanın üzümü dağılmış; salkım
Olmak ister, fakat bağban nerede?
Gideyim, arayım: çoban nerede?