Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bu iletişimin içinde insanın iki doğası yer alır: 1. Görünen sosyal kimliği, 2. Ancak kendisinin bildiği mahrem iç dünyası, özü. Kısaca ifade etmek için ben ilkine insanın YÜZ doğası, İkin­cisine CAN doğası diyeceğim. Sosyoekonomik kimlikleri temel alan YÜZ, toplumsal konumlandırmayı belirler.
Sayfa 28
Doğası gereği aynı zamanda toplumsal ve ekonomik bir var­lık olan insan, toplum içinde yaşarken bir sosyal kimliğe bü­rünür. Bu kimlik beraberinde ekonomik çağrışımları da taşır. İlk defa karşılaşanlar sık sık "nerelisiniz?" ve "ne iş yapar­sınız?" diye sorarlar. Bu gerçekten de iki önemli sorudur: Kişinin nereli olduğu, onun gelenek ve görenekleri, ne iş yap­tığı da ekonomik statüsü hakkında fikir verir. Yörelere göre farklılık gösteren renkli ve zengin toplum­sal kimliklerimiz vardır. Bu kimliklerle ilgili masallarımız, de­yişlerimiz, felsefemiz ve mizahımız gelişmiştir.
Sayfa 26
Reklam
Analitik klinikte, özneyi dinleyiş ve ele alış biçimimiz, öznenin kendisine atfettiği gerçek ve düşlemsel kimlikleri (sosyal, yaşı ile ilgili vb.) öznenin kendisiyle karıştırmamamız gerektiğini öngörür.
Şair demek istiyor ki, Kaygı her bozukluğun anasıdır
Ruhsal sorunların gündeme geliş süreci şöyle işliyor: Önce sorun anksiyete-kaygıyla başlıyor, sonra depresyon gelişiyor ve onun sonucunda da obsesyonlar meydana ge­lebiliyor. Eğer depresyon uzun süreli olursa ve bu süreç içinde kişi bir iki kez panik atak geçirirse, bu kimi zaman panik bozukluğa dönüşebiliyor. Ve en önemlisi psikiyatrik hastalıkların beraberinde de mutlaka kaygı gözlemleniyor. Kaygılı kişiler hayatın her alanında ciddi anlamda bunu yaşıyor. Mesela işyerinde bu kaygıyı taşıdığı için işini kaybedebiliyor ya da eşiyle sorunlar yaşıyor. Kaygı o kişiye panik yaşattığı için devamında kayıplar geliyor. Kayıplar insanı iyice çıkmaza sokuyor ve bir döngü halinde süreç uzayıp gidiyor. Kaygılı insanlar ayrıca, yeni insanlarla tanışmaktan da çekiniyor. Biraz da sosyal fobik olduklarını gösteriyor bu durum.
Sayfa 29 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları | 1. Baskı - 2007
Simgesel, gerçeği iptal ederek, dil tarafından adlandırılan ve bu sayede üzerinde düşünülebilen, konuşulabilen bir şey olan "gerçekliği" yaratır. "Gerçekliğin sosyal inşası" belli bir sosyal grubun (ya da alt-grubun) dilinin sağladığı sözcüklerle işaret edilebilen, tartışılabilen bir dünya ima eder. Bu dilde söylenemeyen bir şey onların gerçekliğinin bir parçası değildir, daha açık söylemek gerekirse, öyle bir şey yoktur.
Nasıl ki sosyal bir varlık olarak insan uzun vadede toplumla bağı olmadan yaşayamazsa, birey de dış faktörlerin yıkıcı etkisini göreceli olarak azaltabilen dünyaötesi bir prensip olmadan hiçbir zaman varoluşu ve spiritüel ve ahlaki özerkliği için gerçek bir neden bulamaz.
Reklam
Utanç
Evrimsel psikolojinin perspektifinde utanç, sosyal acının bir çeşididir; kişinin kendisine atfettiği özellikler veya eylemler için başkaları tarafından yapılan olumsuz değerlendirmelerin algılanmasıyla ortaya çıkan temel bir duygu ailesi olarak ele alınmaktadır.
Toplumsal cinsiyet rolleri ve beklentileri, kültürel normlar ve sosyal baskılar gibi psikososyal ve kültürel etkenler erkeklerin ruhsal iyilik hallerini etkileyebilir.
Zararlı alışkanlıkların üstesinden gelmek konusunda en etkili araçlardan birinin "ön-taahhüt" olduğunu yıllar önce sosyal bilim­cilerden öğrenmiştim. Tarihin en eski hikâyelerinden birinde, Ho­meros'un Odysseia'sında karşımıza çıkan bir tekniktir bu. Bir za­manlar oradan geçen denizcilerin hepsinin ölümüne yol açan bir böl­geden bahseder Homeros. Denizciler tuhaf bir nedenle ölüyordur: Okyanusta yaşayan iki siren -kadınla balık karışımı hayli çekici var­lıklar- şarkı söyleyerek onları okyanusta yanlarına katılmaya çağı­rıyor, ateşli bir macera için okyanusa dalan denizciler ise boğuluyor­lardır. Ama günlerden bir gün hikâyemizin kahramanı Odysseus bu baştan çıkarıcıları nasıl alt edeceğini bulur. Gemi sirenlerin bulun­duğu bölgeye yaklaşmadan önce ellerini ayaklarını bayrak direğine sıkıca bağlatır. Hareket edemez hale gelir. Sirenlerin sesini duyunca okyanusa dalmak için yanıp tutuşsa da, yerinden kıpırdayamaz.
Sayfa 29 - Metis Yayınları
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.