...Üç nokta…
Ya üç nokta… üç noktanın hikayesini hiç duydunuz mu? …
“Üç noktanın ima ettiğini, yeri gelir, bütün bir edebiyat açıklamaktan aciz kalır. Hiç bir harf ve hiçbir kelime üç noktanın ima ettiğini kucaklayamaz…
O bunu biliyordu, askere giderken eşiyle son kere yalnız kaldığında demişti ki: “Eve gönderdiğim her mektubun sonuna üç tane
O, bunu biliyordu. Askere giderken eşiyle son kere yalnız kaldığında demişti ki, “Eve gönderdiğim her mektubun sonuna üç tane nokta koyacağım; üç tane nokta… O üç nokta senin içindir, anladın değil mi?“
Siz hiç Ramazan'ı ve aşkı İstanbul' da yaşadınız mı?
Yalnızlığı yaşadınız mı?
''...dünyada hiç kimse orucunu yalnız başına açmak zorunda kalan birisi kadar yalnız değildir...'' (*)
Deneyin.
Yaşamadıysanız, deneyin ve anlayın.
Cesaret edemezseniz; hiç olmazsa düşünün.
İstanbul'dasınız.
İstanbul'un İstanbul gibi bir yerinde
Bayılıyorum ben bu adama. Kelimeler dans ediyor adeta sayfada.O kadar yerli yerinde ki her şey onu her okuyuşumdan sonra bir daha yazmasam mı? sendromu yaşıyorum. Bu da en keyifli kitaplarından biri. Alın çayınızı uzanın şöyle koltuğa ve bana hak verin nihayetinde.
Birçok üstat konuk olmuştur, aklımıza takılan sorulara ya da merak ettiğimiz ve edeceğimiz birçok konu dile getirilmiştir. Eserde yer alan isimler; Hilmi Yavuz, Can Dündar, Ahmet Hakan Çoşkun, Mehmet Ali Birand, Cüneyt Ülsever, Altemur Kılıç, Yılmaz Odabaşı, Engin Noyan, Edibe Sözen, Ahmet Turan Alkan, Cezmi Ersöz, Abdurrahman Karakoç, Ahmet Kabaklı, Gülay Göktürk, Abdurrahman Dilipak, Sadık Yalsızuçanlar, İlhan Bardakçı, Atilla Dorsay, Gürbüz Azak ve Beşir Ayvazoğlu’dur.
Konuşmalar günlük hayatı ilgilendiren sohbetten öteye geçmiş, geleceği de ilgilendiren ve dönüp bakıldığında değerini yitirmemiş bir şekilde ele alınmıştır. Dönemin çerçevesini de kirletmemiş bir yapıya sahiptir. Kiminizin hayatına bir şeyler katacakken, kiminiz için de belki hayatınıza bir değer katmayacaktır fakat her şeye rağmen okunması gereken bir kitaptır.