Yapısalcılık, öğelerin ve öğelerden oluşan bütünün mekanist anlaşılışına karşı çıkarak, tüm çabasını yapılaşmış bütünün örgütleniş biçimi üzerine yöneltir. Yani yapısalcılar, öğeleri tanıyarak bütünü kavramanın olası bulunmadığını belirterek parçalar arasındaki ilişki ile karşılıklı bağımlılığın ve giderek bütünün, doğrudan kendini düzenleyebilme yeteneğinin kabul edilmesi görüşünü benimserler. Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi 26/2011
Yapısalcılık, veya bu başlık altında yer alan her şey, tamamen yeni ve o dönem için devrimci bir şey olarak düşünülmüştür; bana göreyse bu iki açıdan yanlıştır. İlkin, yapısalcılık insan bilimlerinde bile yeni değildir; bu düşünce eğilimini Rönesans'tan XIX. Yüzyıla ve günümüze kadar takip edebiliriz. İkinci olaraksa, linguistik, antropoloji veya benzer bir alanda yapısalcılık diye adlandırılan şey, "müspet bilimlerin" her zaman yapageldiğinin zayıf ve soluk bir taklidinden başka bir şey değildir.
Reklam
·
Puan vermedi
İmparatorluk
İmparatorluk
Antonio Negri
Antonio Negri
Michael Hardt
Michael Hardt
"İmparatorluk", Michael Hardt ve Antonio Negri tarafından 2000 yılında yazılmış bir kitaptır. Bu kitap, küreselleşme sürecindeki siyasi, ekonomik ve sosyal değişimlere odaklanan bir çalışmadır. Geleneksel ulus-devlet merkezli dünya düzeninin yerini küresel bir imparatorluğun aldığı tezini ortaya koymaktadır.
İmparatorluk
İmparatorlukAntonio Negri · Ayrıntı Yayınları · 200193 okunma
birçok şeyin seninle ilgisi yok. benimle de ilgisi yok. ne kehanetle ne de lanetle ilgili. ne dna'yla ne de düzensizlikle. yapısalcılık yüzünden olmadığı gibi, üçüncü sanayi devrimi yüzünden de değil. hepimizin böyle çöküp gitmesi, dünyanın kurgusunun çöküş ve yitim üzerine kurulu olmasından. bizim varlığımız o prensibin gölgesinden başka bir şey değil. rüzgar eser. hırçın rüzgarlar da vardır, insanın ruhunu okşayan rüzgarlar da. fakat tüm rüzgarlar, gün gelir yitip gider.
Yapısalcılığın muhafazakarlaştırıcı etkisi, belki de en güçlü şekilde kendini (post-yapısalcılık ve yapısöküm adı altında) ta­rihsel ve toplumsal koşul ve belirlenimler, yani kısaca gerçeklik yerine, anlam'a, yani o koşulların ürünü olarak dışa vurulmuş olana yönelmesi, dışa vurulanı incelemeyi tercih edişte göster­di. Anlam üzerine girişilen bu etkili mücadele, dil ve gerçeklik arasında oluşturulmuş bir eşdeğerlilik sistemiyle sonuçlandı. Gerçeklik, dilsel ve göstergesel yapılardan yaralanarak üretildi. Kurulan epistemolojik hegemonya altında sosyal bilimciler ar­tık Halihazırda Olmuş Olan'dan emin olamıyor.
Sayfa 121 - Yordam Kitap, 2021.Kitabı okudu
Postmodernist epistemoloji sosyal bilimlerdeki alan hakimiyetini yapısalcı yöntem aracılığıyla kurmuştur. Sosyal bi­limlere ait alt dalların 20. yüzyıl düşünce ve bilim dünyasında kendi özgün konumlarına erişmesi, her birinin kendine özgü birikiminin yanı sıra, bir yöntem olarak yapısalcılığın benim­senmesiyle doğru orantılıdır. Ne var ki, "özenli kodlamaları, evrensel şemaları ve çıkarcı indirgemeciliğiyle" yapısalcılık, Eagleton'a göre, gerçeklikte zaten belirgin olan "şeyleşme"yi kül­tür ve ideoloji alanında yeniden üretiyordu ; "bireyleri yalnızca gayrikişisel kodların boş mevzileri olarak ele alırken, modern toplumun gerçekte bireylere çektiği muameleyi (ama öyle yap­madığını iddia ettiği bir muameleyi) taklit ediyor ve böylelikle modern toplumun ideallerinin maskesini düşürürken mantığını onaylıyor"du. Yapısalcılık, bu anlamda, "eşanlı olarak radikal ve muhafazakar"dı, "modern kapitalizmin stratejileriyle suç ortak­lığı" yapıyordu.
Sayfa 121 - Yordam Kitap, 2021.Kitabı okudu
Reklam
285 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.