Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.7
Kitabı uzun süredir bekletiyordum. Açıkçası Yusuf Atilgan'ın Anayurt Oteli ya da Orhan Pamuk'un Kar kitabı gibi sürekli aynı bunalımın etrafında dolaşacak diye cekiniyordum. Beklediğim gibi olmadı. Zap suyu gibi güldür güldür, serin serin aktı kitap.
Kitabın 1. Bölümü ile ikinci bölüm arasında ciddi bir uslub ve kurgu farkı olduğunu
Şark anlatı geleneğinin örneklendiği bu eser iç içe geçmiş hikayelerden oluşuyor. Postmodern anlatım tekniklerinin ustaca kullanıldığı eserde tıpkı Bin Bir Gece Masallarında olduğu gibi helezonik bir olay örgüsü kullanılmış. Çerçeve hikâyede Cezzar Dede'yi götürmek için gelen Ölüm, ona hikaye anlatma oyunu teklifinde bulunur. (Ölümle oyun oynayıp kazanma şansı var mı?) Önce bir korku hikayesi ardından da bir dini hikaye, aşk hikayesi ve cennet hikayesi anlatılır. Her hikaye bittiğinde ölüm Uzun İhsan'ı yakalamaya çalışır. (Uzun İhsan, Puslu Kıtalar Atlası'nın kahramanı o yüzden önce o kitabın okunması gerekiyor.) Romanın ana teması cennet çünkü Uzun İhsan'ı aradıkları mahalleler Cennetin isimlerini taşıyor. Bu kitapla birlikte İhsan Oktay Anar'ın tüm kitapları bitmiş oldu. Bunu diğer eserlerinden ayıran en önemli yönü ise Osmanlıca sözcüklerinin diğer eserlerine oranla çok az olması. Okumayı düşünenler yazarın eserlerini yayımlandığı sırayla okusun.
Puslu Kıtalar Atlası, Kitabul Hiyel, Efrasiyap Hikâyeleri, Amat, Suskunlar, Yedinci Gün, Galiz Kahraman, Tiamat...
Yeni kitabını dört gözle bekliyorum.
Mehmet Akif 'in, "Şarkın en sevgili sultanı" diye nitelediği Selahaddin Eyyubi'nin hikâyesini okumak isteyenler için bulunmaz bir eser. Bir yandan dağınık halde bulunan Atabeyleri tek çatı altında birlestirirken öbür yandan girdiği her şehirde gereksiz vergileri kaldıran, mazluma kol kanat geren, onlar için hastaneler ve sosyal yaşam alanları açan Şarkın Kartalı Selahaddin zalimlerin de korkulu rüyası oluyor. Kudüs'ü fethettikten sonra Papa Kudüs'ü Müslümanların elinden almak için tüm Hristiyan dünyasını seferber ederken Abbasi halifesi Selahaddin'e yardım etmediği gibi onun elindeki şehirleri bile almaya kalkar, aradığı desteği bulamayan Selahaddin "Biz nerede kimlerle yaşıyoruz Yarabbi!" diyerek sitemini dile getirir. Selahaddin ile birlikte Sancar(Sadık) ve Gökbörü'nün hikayeleri de romana ayrı bir tat ve güzellik katıyor. Yazarın şairliğinden kaynaklanan Türkçeyi kullanma gücü elinizden bırakamayacağınız bir roman ortaya çıkarmış. Uzun bir eser olmasına rağmen bu akıcılık romanı kısa sürede bitirmenizi sağlayacak.
İrfanî'nin Küfesi
"İrfanî'nin Küfesi" Yazar Halit Yıldırım'ın, Açıkkara Dergisi aracılığıyla okurlarla buluşturduğu mizahi hikâyelerden oluşan yeni bir eseridir. Yüz on sayfa hacmindeki kitapta on bir hikâye yer almaktadır. Bu kitap, bir mizah dergisi olan Açıkkara’da neşredilmiş mizahi hikâyelerden oluşmaktadır. Kitap,
Şark Hikâyeleri/Mehmet Zeren
Kitap İran,Arap ve Doğu hikâyelerinden bizlere ulaşmış,birçoğumuzun âşina olduğu küçük kıssa ve öykülerden oluşuyor.Okuması keyifliydi.Özellikle öğrencilerin okuyabileceği tarzda bir derleme olmuş
Ren Yayınları'nın derlediği "Şark Hikayeleri" serisinden Arzu ile Kamber'den bahsetmek istiyorum. Öncelikle aşk konusunda sular seller gibi ağlayan bir kişiyim ve evet, ağladım. Eğer bir halk hikayesi olsaydım Arzu ile Kamber olurmuşum gibi hissettim ki bunun ironisini arkadaşlarım bana yapar.Halk hikayelerinin çoğunun ismini, olay örgüsünü yarım yamalak biliriz ama derlenmiş bir şekilde okumak harikaydı. Fazla söze gerek yok herkesin halk hikayelerini nazım ve nesir karışık şekilde okuması gerekiyor. Diğer halk hikayelerini okumak için de sabırsızlanıyorum.
Genç Hareket'in fakültemizdeki temsilci grubunun öğrencilerle müzakere etmek istediği bir eserdi. Eser, geçmiş üç neslimizin yaşadığı travmaların bizim hayatımıza nasıl etkileri olabileceğini konu edinmekte, bu durumun bilimsel ve duygusal dayanaklarını açıklamaktadır. Gülseren Budayıcıoğlu romanlarının daha kısa özet hikayecikler şeklinde yazıldığı bir tür gibi hissettirdi yer yer.
Kader düşüncesine aşina olan Türk okuyucuya yer yer "vay be aslında ben çok da suçlu değilmişim, benim elimde değilmiş bütün olnalar, bunları yaşamak benim kaderimde! varmış" düşüncelerini hissettirse de aslında kitap suçlu-kurban arayışında değil bir vakıayı tespit edip bunun olası sonuçlarından travmalarından uzaklaşmayı dert edinmekte.
Kendimize dair kimi soru işaretlerini anlamlandırabileceğimiz bir eser olduğunu düşünmekle birlikte Şark toplumundaki kurban-mazlum-zavallı-çaresiz kişi algısını bazı kişiler için canlandırabilecek izlenimler edindirebileceğinden dikkatli okunmasında fayda olduğunu da düşünüyorum.
Kitabın dili açık ve anlaşılır. İlk bölümler daha teknik ve bilimsel izahlara yer verse de sonraki bölümlerde daha çok hayat hikayeleri yer almakta. Romansı yapısı okuyucuyu yormuyor, meraklandırıyor, kitabın akıcılığını arttırıyor.
Hani ülkemize ait taşra hikâyeleri dinler , kitapları okur hüzünleniriz ya , bu kitapta da aynı şeyleri yaşadım,anlatılan tüm hikayeler Rusya'dan olmasına rağmen hem de . İnsanın acısı da , hüznü de , sevinci de her yerde aynı. Dünyanın bir ucundaki insan ile duygudaş olabilmek, hissettiğini tüylerin urpererek hissetmek büyük olay... Bulgakov sizi Rusya 'da değil insanlığın içinde adım adım gezdiriyor. Ve bir kitapta size her duyguyu yaşatmayı, insanî tüm dürtülerinizi ortaya çıkarmayı başarıyor. Kitabın her hikâyesi size başka hazlar tattiriyor. Kitap bitince küçük harflerle ben insanım ! Diyebiliyorsunuz.
Tıp Fakültesi’nden dereceyle mezun olmuş, çiçeği burnunda bir doktor adayı olan Bomgard, şark hizmeti için ülkenin ücra bir bölgesine gönderilmesi,doktoru taşrada önyargılara, kaderciliğe ve batıl inançlara karşı zorlu bir mücadele içine girmesini anlatan enfes bir kitap , keyifle okuyun .
