Öyle bir eser ki; Sultan'ı görmeyi bu kadar arzulamamıştım. Onun yiğitliğini, cengâverliğini, küffara şedîd taarruzunu tüm hatlarıyla okudum. Sultan Selahaddin'in sadece gadri, kuvveti, cengâverliği değil; okyanuslardan daha engin merhametini, şefkatini, hisliliğini de okudum. Kudüs'ü alana dek gülmeyişini, Kudüs'ü gül sularıyla yıkadığını, komutanı Nureddin Zengi'nin yaptırdığı minberi Mescid-i Aksa'ya koyuşunu, Mescid-i Aksa'yı, mukaddes Kudüs'ü kafir Frenklerin elinden alana dek siyah sarık sardığını, zafere erişince beyaz sarık sardığını, sadık emirlerini, şahbazlarını okudum; hislendim, umutlandım, gururlandım, tüylerim diken diken oldu. Manevi hislerim harekete geçti resmen. Ama bir yandan da kafirlerin Müslümanlara uyguladığı akılalmaz zulümleri okuyunca mahzun oldum, Sultan'ın mücadelesini anlayamayanlara karşı kızdım... Kudüs'ü o zaman da anlamayanları, Sultan'ın mücadelesini anlamayanları hayretle ve dehşetle okudum.