Kitabı uzun süredir bekletiyordum. Açıkçası Yusuf Atilgan'ın Anayurt Oteli ya da Orhan Pamuk'un Kar kitabı gibi sürekli aynı bunalımın etrafında dolaşacak diye cekiniyordum. Beklediğim gibi olmadı. Zap suyu gibi güldür güldür, serin serin aktı kitap.
Kitabın 1. Bölümü ile ikinci bölüm arasında ciddi bir uslub ve kurgu farkı olduğunu
Silahsız Afrika’yı tamamıyla zapt eden bu yırtıcı, insafsız, müthiş Avrupalılar Asya’yı da paylaşıyorlar, bu tecavüzlerine soğukkanla, “Şark meselesi!” diyorlardı. Milyonlarca adamı insan yerine saymıyorlar, onlara hayvanlardan daha aşağı muamele ediyorlardı. Kendi memleketlerinde yalancıktan gülünç insaniyetler gösteren, şefkat pazarları, şefkat
Şark anlatı geleneğinin örneklendiği bu eser iç içe geçmiş hikayelerden oluşuyor. Postmodern anlatım tekniklerinin ustaca kullanıldığı eserde tıpkı Bin Bir Gece Masallarında olduğu gibi helezonik bir olay örgüsü kullanılmış. Çerçeve hikâyede Cezzar Dede'yi götürmek için gelen Ölüm, ona hikaye anlatma oyunu teklifinde bulunur. (Ölümle oyun oynayıp kazanma şansı var mı?) Önce bir korku hikayesi ardından da bir dini hikaye, aşk hikayesi ve cennet hikayesi anlatılır. Her hikaye bittiğinde ölüm Uzun İhsan'ı yakalamaya çalışır. (Uzun İhsan, Puslu Kıtalar Atlası'nın kahramanı o yüzden önce o kitabın okunması gerekiyor.) Romanın ana teması cennet çünkü Uzun İhsan'ı aradıkları mahalleler Cennetin isimlerini taşıyor. Bu kitapla birlikte İhsan Oktay Anar'ın tüm kitapları bitmiş oldu. Bunu diğer eserlerinden ayıran en önemli yönü ise Osmanlıca sözcüklerinin diğer eserlerine oranla çok az olması. Okumayı düşünenler yazarın eserlerini yayımlandığı sırayla okusun.
Puslu Kıtalar Atlası, Kitabul Hiyel, Efrasiyap Hikâyeleri, Amat, Suskunlar, Yedinci Gün, Galiz Kahraman, Tiamat...
Yeni kitabını dört gözle bekliyorum.
Mehmet Akif 'in, "Şarkın en sevgili sultanı" diye nitelediği Selahaddin Eyyubi'nin hikâyesini okumak isteyenler için bulunmaz bir eser. Bir yandan dağınık halde bulunan Atabeyleri tek çatı altında birlestirirken öbür yandan girdiği her şehirde gereksiz vergileri kaldıran, mazluma kol kanat geren, onlar için hastaneler ve sosyal yaşam alanları açan Şarkın Kartalı Selahaddin zalimlerin de korkulu rüyası oluyor. Kudüs'ü fethettikten sonra Papa Kudüs'ü Müslümanların elinden almak için tüm Hristiyan dünyasını seferber ederken Abbasi halifesi Selahaddin'e yardım etmediği gibi onun elindeki şehirleri bile almaya kalkar, aradığı desteği bulamayan Selahaddin "Biz nerede kimlerle yaşıyoruz Yarabbi!" diyerek sitemini dile getirir. Selahaddin ile birlikte Sancar(Sadık) ve Gökbörü'nün hikayeleri de romana ayrı bir tat ve güzellik katıyor. Yazarın şairliğinden kaynaklanan Türkçeyi kullanma gücü elinizden bırakamayacağınız bir roman ortaya çıkarmış. Uzun bir eser olmasına rağmen bu akıcılık romanı kısa sürede bitirmenizi sağlayacak.
– I –
Millî destanlar, tarihi vak’aları tasvirden ziyade milletin yüksek millî duygularını in’ikâs ettiren, tamamıyla ve yahut az çok tarihe müstenit bir ideal âlemi gösteren halk edebiyatı eserlerinden ibarettir. Millî destanlar (épopée) meselesini ciddi surette tetkik edenler Fransız (Roland), Alman (Nibelungen Lied), Rus ve Hintlilerin
İrfanî'nin Küfesi
"İrfanî'nin Küfesi" Yazar Halit Yıldırım'ın, Açıkkara Dergisi aracılığıyla okurlarla buluşturduğu mizahi hikâyelerden oluşan yeni bir eseridir. Yüz on sayfa hacmindeki kitapta on bir hikâye yer almaktadır. Bu kitap, bir mizah dergisi olan Açıkkara’da neşredilmiş mizahi hikâyelerden oluşmaktadır. Kitap,