“Dediler ki sevdiğin ölünce kalbinde kırk mum yanar, her gün biri söner. Kırkıncı gün hepsi söner, biri bekler. O tek mum ebediyen yanar, acını o tek mum tutar. Ben buna inandım her gece üfleyerek otuz dokuz mum söndürdüm. Kırk gün bekledim göğsümdeki sızı hafifler, kalbim tekrar toplanır diye ama hiçbir şey olmadı. Yalanınız batsın dedim. İçimde tek bir mum kalacaktı hani; peki ne, bu yürekteki bin dönümlük orman yangını?”
Hatırlıyorum bak, ödev yaparken bunların eline de birer kâğıt kalem verirdim, öğretmencilik oynatırdım, dururlardı yanımda. Belki de öğretmencilik oynaya oyna ya düşürdüm bu işi annemin aklına. Sonunda hiç istemeden öğretmen oldum çıktım.