Martı Jonathan Livingston hikayede o bir martı ama sıradan bir martı değil. Bir martının sadece tekne etraflarında uçuşup yemek aramak gibi idealsiz, hedefsiz yaşam tarzını benimseyemeyen bir martı o. Jonathan’a göre bizi sınırlandıran düşüncelerimizi esir alan düzene karşı zincirlerimizi kırıp aslında uçmaktan yiyip içmekten çok daha fazlasını becerebildiğimize inandığımız vakit özgür olduğumuza da kani olacağız. Dördüncü bölüme kadar bu başarılıyor da ama sonra fikre öncülük eden isimler yok olur yerine sadece kalıplar, semboller, hikayeler kalır. Fikir vardır ama onu uygulayabilecek şuur kalmamıştır.
Olur da sesini duyup aramak istersen diye Graham Bell telefonu icat etti.
Duygularınla tek başına kalma diye, Howard Armstrong radyoyu icat etti. Olur da acını bastırır diye söyledi Sezen Aksu bütün şarkıları.
Bir gün duygularını, acılarını, hatıralarını içinde tutamayıp yazmak istersin diye Nicolas Conte kalemi icat etti..
Belki günün birinde yeri gelir de bütün yazdıklarını silmek istersin diye Charles Condamiene silgiyi icat etti.. Mesafe sorunu daha çabuk çözülsün diye Gervett Morgan trafik ışıklarını icat etti..
Robert Boyle, derin bir aşk acısından sonra sarmış olduğu sigarayı yakmak için kükürtlü bir kibriti icat etti... Lidyalılar parayı, Mezopatamyalılar birayı, Smirnoff kurşuna dizilme tehdidine rağmen votkayı icat etti...
Sonra sen..
Gitmek diye bir şeyi icat ettin..!
Hay İcadını seveyim..
Türkiye'de çağdaş anlamda edebiyat eleştirisi Tanzimat'tan sonra başladı. Batılılaşmanın ilkin daha çok edebiyat alanında ortaya çıkması ve Batılı türlerin Türkiye'de üretilmesinin temelde siyasal bir tavır alışı belirtmesi, edebiyat eleştirisinin de genel bir dünya görüşünün bir parçası olarak ele alınmasına yol açtı. İlk eleştirmenlerden Beşir
Son Kurtuluş
Şimdi bir de işin yasal yönüne bakalım.
Morell’in çetesi, kaçak köleyi hemen satışa çıkarmazdı;
ta ki, kölenin ilk efendisi ilân verip, onu yakalayana
ödül vaat edinceye kadar.
Bu tür ilânlar, köleyi bulan kişiyi mala sahip çıkmaya yetkili kılıyordu.
O zaman zenci emanet mal olup çıkar, böylece yeniden satılması
da
GENÇ DERGİ /ŞUBAT 2017/KANADI KIRIK KUŞ MERHAMET İSTER
İncitmemek… “Eğer sadakaları gizler ve gizlice fakirlere verirseniz bu sizin için daha hayırlıdır.” (Bakara, 217)
İncitmemek, incinmemek zarafetin dengesi. Bunun şahidi “Sadaka Taşları.”
Bir buçuk iki metrelik mermerler, üstte çanağa benzer bir oyuk, bırakılan paralar.
Hepimizin yüzümüzü çevirdiğimiz yönleri var. Kıblemiz var, secdemiz var,