Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Arap Baharı'nın 10'uncu yıldönümünde, "Tüm bu yaşananlardan, Türkiye olarak biz ne öğrendik?" sorusunu bilhassa önemli buluyorum. Hem halk hem de karar alıcılar açısından, bu sorunun çok farklı cevapları var. Ancak şu üç nokta hepimiz için müşterek: içinde yaşadığımız bölgenin iç dengelerini ve dinamiklerini anlamış olmayı ve bazı ezberlerden kurtulmayı, öğrendiklerimiz listesinin ilk sırasına yerleştiriyorum.
Özetle Türkiye, Arap Baharı'nın etkisiyle bölgeselleşen kolektif terörle yüz yüze gelmiş ve Ortadoğu'da aktif olan neredeyse tüm illegal örgütlerin hedef tahtasına oturtulmuştu.
Sayfa 317 - Kronik YayınlarıKitabı okudu
Reklam
(Obama iktidarı boyunca, 8 yılda Arap Baharı ayaklarıyla Tunus Libya, Mısır , Suriye domino taşları gibi devrilecekti, Tunus'ta yönetim değişecek, Kaddafi linç edilecek , Mısır'da darbe üstüne darbe olacak, Suriye'de iç savaş çıkarılacak, IŞİD icat edilecek, iki milyondan fazla müslüman ölecek, 10 milyondan fazla müslüman mülteci olacaktı. Tüm bunlar yaşanırken, bir yanda "Selamünaleyküm" dediği için müslüman zannedilen Obama olacak, bir yanda Davos Fatihimiz olacaktı. Ve, Obama'nın görev süresi bitince , van münüts de derhal sona erecek, Türkiye yeniden İsrail'lr "dost" olacaktı.)
Sayfa 109 - Sia
Bir Kavramın Serüveni
2010 yılının son günlerinde Tunus’ta başlayıp daha sonra diğer Arap ülkelerine yayılan halk ayaklanmaları da, hızlı bir şekilde “Arap Baharı” olarak isimlendirildi. Tıpkı Ortadoğu kavramının kendisi gibi, “Arap Baharı” tanımlaması da dışarıda üretilip coğrafyaya giydirilmiş bir elbiseydi.
İnternetin Etkisi Konusunda Çelişkili Tutumlar
2011'de Arap Baharı esnasında Facebook'un insanları siyasi olarak etkileyip harekete geçirmek için kullanılabileceği tüm dünya tarafından görüldüğünde bunun şirket için tartışmasız iyi bir şey olduğu düşünülüyordu. Aynı şey Birleşik Devletler veya Birleşik Krallık siyaseti için söz konusu olduğunda bu sefer tam tersi bir tepki geldi. Peki, iki olay arasında ne fark vardı?
Sayfa 9
Esas olarak bölgenin ve İslam dünyasının tarihe geri dönüşü olarak görülmesi gereken Arap Baharı da bölgenin özne olma yolunda attığı temel bir adım olarak okunmalıdır. Ortadoğu bu şekilde tarihteki yerini yeniden konumlandırırken bölge dışındaki devletlerle geliştirilecek ilişki biçimleri kadar bölge devletlerinin kendi aralarındaki ilişkilerinin içeriği ve yöntemi de çok daha önemli hale gelmektedir. Bu durum bölgenin iki çok önemli gücü olan İran ve Türkiye arasındaki ilişkiyi de eskisinden daha önemli hale getirmektedir. Bir yandan Türkiye’nin başlarda arabuluculuklarla bölgede etkinleşme çabasını son dönemlerde inisiyatif alan taraf noktasına taşımış olması, diğer yandan da İran’ın İslam devriminden bugüne bölgede etkin olma çabalarının, İran ile Türkiye’yi rakip komşular haline getirmesi muhtemel görünmektedir. Öte taraftan iki ülkenin Suriye örneğinde olduğu gibi karşıt politikalar izlemesi, söz konusu rekabeti gerginliğe ve belki de daha ötesine taşımaya namzet bir durum olarak karşımıza çıkarmaktadır.
Sayfa 11 - ÖnsözKitabı okudu
Reklam
"Arap Baharı" isimlendirmesine itiraz edenler ilk başlarsa susturulsa da, sonrasında yaşanan gelişmeler, "Arap kışı" şeklinde yeni bir kavramsallaştırmayı da mecburi hale getirdi.
Tıpkı Ortadoğu kavramının kendisi gibi, "Arap Baharı" tanımlaması da dışarıda üretilip coğrafyaya giydirilmiş bir elbiseydi.
Toplumlar da yeryüzüne benzerler. Toplumların da fay hatları vardır. Enerji birikir ve bir gün toplumsal bir patlama meydana gelir, bu da deprem etkisi yaratır. En yakın örnek hiç kuşkusuz hala artçıları devam eden Suriye'deki sosyal depremdir. Buazizi adlı bir gencin Tunus'ta kendini ateşe vermesiyle tetiklenen ve başlarda "Aгар baharı" adı verilen, irili ufaklı birçok Arap ülkesini sarsan sosyal deprem ve ardından yaşanan beşeri tsunami hala dinmiş değildir. Ege kıyılarına her gün cesetler vurur. Merkez üssü Tunus'tu ama en büyük ve en uzun yıkım Suriye'de yaşandı. Doğal olarak Suriye'nin bir komşusu olarak biz de sarsıldık.
Sayfa 68
"Arap Baharı" dediğimiz süreci tamamen dış komplo olarak okusak bile, diktatörlerin yıllara yayılan insafsız ve vicdansız yönetimlerinin, halk ayaklanmaları için meşru bir zemin yarattığı hakikati gözden uzak tutulamaz.
Sayfa 19 - Ketebe YayınlarıKitabı okudu
617 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.