İnsan doğduğu o ilk günden ibarettir, dünya gelip kalbinin ortasına oturmuştur işte. Ciğerlerini yakan oksijen ve ağlama sesiyle başlar dünyayla kurduğun ilk bağ. Hayat böyle başlar ve devam eder. Aslında ağladığın o ilk gün, dünya kulağına bir sırrı fısıldamıştır. Sonra arayışlar başlar, savaşlar ve diğer şeyler; başka umut etmeler, başka yaşamaklar. Bütün arayışların ortasında hiçbir zaman tam edemeyeceğin birçok şey..İnsan bunu bilir. Nereye gitsen insan olmanın acısı ve bir günbatımının ayrıntıları. Nasıl olmasını istesen de hep aynı yerinde dünya. Kalbin kuş gibi havalanır göğsünden,bir duvara sırtını yaslayıp uzaklara baktığında mesela, soruyorsun kendine ısrarla bin defa ve umutla; hayatın anlamı, kalbinin delili mi? Okudukların, izlediklerin, sevdiklerin ve gördüklerin..Kalbine işlediğin bu dünyanın sırrıdır aslında ve kulağına fısıldanmıştır. İnsan doğduğu o ilk günden ibaretdir. İlk gün neden ağladığını unuttuğunda başlar kaybetmenin yazgısı. Durup hatırlamazsa o ilk günü adım adım çürür. Sonraki herbir günü, o ilk günü hatırlayarak geçerse insan ancak, o ilk güne sadık kalabilir.
|Alıntı|