Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.7
320 syf.
9/10 puan verdi
#kadınlaradası gerçek olaylara dayanan, ön yargı, dostluk, hırs, ihanet ve aşk hakkında inanılmaz derecede etkileyici bir roman.
Sakin bir şekilde başlayan hikâye, aniden bir doğal afet gibi yoğun ve kasvetli bir şeye dönüşüyor. Kitabı elimden bırakmadım demekle yetinemeyeceğim, âdeta hapsoldum.
Tek kelimeyle, MUHTEŞEMDİ!!!
1617 Noel arifesinde, ani bir fırtına Norveç'in Vardø adasında, denize açılmış kırk erkeğin yaşamını yitirmesine neden olur. Kadınların acısı büyük, ama artık hayatlarını kendi ellerine almak zorundalar. Bunun için de daha önce kocalarına mahsus olan ve o zamanın toplumsal âdetlerine uymayan işleri üstlenmeleri gerekir. Adada yaşayan ve denizcilerin kötülüklerden koruyan tılsımlar için başvurduğu Sámi’lerden oluşan bir topluluk var. Neredeyse üç yıl sonra, doğanın gücünün sonuçlarından daha da korkunç olanı, tek bir adamın adaya getirdiği dehşettir: Vekil Absalom Cornet.
Onun gelişinden kısa bir süre sonra, sadece Sámi’lerden oluşmayan!!! eşi benzeri olmayan bir zalimlikle bölgede ilk infazlar gerçekleşiyor.
Araştırmalarıma göre, 2013 yılında infazların gerçekleştiği yerde “Witch Memorial“ anıtı North Norwegian Architecture Prize’a layık görülmüş. Vardø’da, 1601-1692 yılları arasında 91 kadın cadılıkla suçlanarak vahşice katledilmiş.
Güçlü bir kadının ne kadar çabuk “cadı” olarak suçlanabileceği, o dönemde bunu kanıtlamak için hangi yöntemlerin kullanıldığını okumak gerçekten korkunçtu.
İliklerime kadar hissettiğim ve uzun bir süre aklımdan çıkmayacak, iz bırakan bir eser
Mutluluğun Mimarisi, Alain de Botton’dan okuduğum ilk kitaptı.Hatta okuyana kadar hakkında bilgi sahibi değildim. Mimarlık öğrencilerine önerilen bir kitap olduğunu görünce alıp okumak istedim. Başlamadan önce ise ilk şokumu yaşadım çünkü kendisi bir filozofmuş. Mimarlık kitaplarını genelde mimarlar yazdığı için yazarın felsefeci çıkacağını hiç
280 syf.
·
Puan vermedi
First of all, this is not a review, but a study in the form of a preparatory article. I will not promote the book, I will fill in the theme and context that the book presents to me with my own concepts.
(I also want to try to write something in English, I thought it appropriate to start with the simple.)
| Applications and Advantages of
Mimarlık ve Empati, 2014 yılında Juhani Pallasmaa, Harry Francis Mallgrave, Sarah Robinson, Vittorio Gallese olmak üzere dört önemli katılımcı ile düzenlenen seminerlerin metnini ve sonunda bu dört ismin röportajını içeriyor.
21. yy mimarlık tartışmalarına ve mimarlığın gündelik hayatla ilişkilerine dair ufuk açıcı ve keyifli bir kaynak.
The book, In the Land of White Lilies, was written by the famous journalist and columnist former priest, Russian Immigrant Grigoriy SpiridonovichPetrov. Born on January 26, 1866 in Yamburg, Petrov graduated first from the seminary and then from the theological academy in 1891, becoming a priest and later choosing to become a teacher. This book,
3/5 Stars (%55/100)
Though I've found the book interesting sometimes, it was difficult to go through because she was heavily inspired by Sartre's ideas. Here's a brief synopsis/analysis:
Simone de Beauvoir visited the US in 1947, the same year Sartre published his own essay, and recorded her experiences in America Day by Day.
296 syf.
·
Puan vermedi
Uzman psikolog Esra Ezmeci’nin kaleminden, insan ilişkilerindeki karmaşıklığı giderebilmek için, özellikle çiftler arasındaki ilişkilerle ilgili, içinde pek çok doyurucu bilgi bulunduran, bir başucu kitabı. ‘İlişkilerin doğasını anlamak ve uzun soluklu ilişkiler kurmak için etkili bir rehber.’
Söz konusu iletişim ve insan psikolojisi olduğunda,ortaya büyük bir emek çıktığını ben de hatırlatmak isterim. Sadece bir kitap okuyarak ilişkilerimizi yoluna koyamayız, kitaplar bize ancak rehberlik edebilir. Asıl değişim ve dönüşüm için bireysel bir çaba ve emek gereklidir. Hatta kimi insanların profesyonel bir yardım almasını gerektiren durumların da olabiliceğini, altını çizerek bir kez daha belirtme ihtiyacı hissediyorum. Ve unutulmamalıdır ki, siz değişime ve iyileşmeye hazırsanız eğer yol katedersiniz.Hedeflediğiniz değişim bir tık uzağınızda da olabilir, onu alıp istifade etmek de sizin sorumluluğunuzda.
İlişkilerde sağlıklı bir iletişim için insanın kendini geliştirmesi ve sabırlı olması gerekiyor. Keyifle okuyacağınızı düşündüğüm bir kitap, iyi okumalar şimdiden .
#okumatif#okumatifyorum#esraezmeci#destekyayınları#uzmanpsikolog#kadınlarsıcakerkeklersoğuksever#travel#instagood#interiordesign#fashion#inspiration#style#art#smallbusiness#shoplocal#motivation#foodie#homedecor#halloween#nature#afood#sportlocal#ootd#architecture#skincare#selflove#mayıs2022
Anlamı,derinleştirmeyi bilmek gerekir ...
Alain De Botton / Felsefenin Tesellisi.
Çeviri Banu Tellioğlu.
Alain De Botton, İsviçreli yazar, 1969 Zürih doğumlu. Harvard Üniversitesi'nde başladığı felsefe doktorasını, yazarlık kariyeri için yarım bıraktı. Londra'da açılan, Hayat Okulu kurucu üyeler arasında yer aldı. Ayrıca mimari bir organizasyon olan, Living Architecture'ın ( Yaşayan Mimari) da yöneticilerindendir.
Kitap, felsefe ile ilgilenen altı büyük bilim insanının hayatını, hayata bakış açılarını, felsefelerini esprili bir dille inceleyen, denemelerden meydana gelmektedir. Makaleler ironik bir şekilde isimlendirilmiştir: Toplum Tarafından Kabul Görmenin Tesellisinde Sokrates, Yeterince Paraya Sahip Olmamanın Tesellisinde Epikurod, Düş Kırıklığı Yaşamanın Tesellisinde Seneca, Kendisini Yetersiz Hissetmenin Tesellisinde Montaigne, Kırık Bir Kalbin Tesellisinde Schopenhauer, Zorluklar Yaşamanın Tesellisinde Nietzsche incelenmektedir.
Kitabın akıcı bir üslubu, her türlü okuyucunun anlayabileceği bir dili vardır. Bazen acıma duygusu, bazen tebessüm ederken, ama her zaman hayretle okunacak ilgi çekici denemeler demetidir. Türkçe tercümesi de başarılıdır.
#Kitapşuuruinsanlıkşuurudur.
SHARDS OF EARTH (FINAL ARCHITECTURE #1)
KONUSU
Dünya yok edildikten sonra insanlık hayatta kalmak için İdris gibi gelişmiş insanlar yarattı. Bu Aracılar uzayın sessizliğinde, Ay büyüklüğündeki düşmanlarıyla zihinden zihne iletişim kurabiliyorlardı. Bir gün uzaylı saldırganlar, Mimarlar, ortadan kayboldu ve yıllarla birlikte İdris gibilerin de modası geçti.
Şimdi, elli yıl sonra, İdris ve ekibi uzayda terk edilmiş garip bir şey keşfettiler. Keşifleri açıkça Mimarların eseri, yoksa geri mi dönüyorlar? Ve eğer öyleyse, neden? Gangsterler, tarikatlar ve devletler tarafından avlanan Idris ve ekibi için cevap arama zamanı.
DÜŞÜNCELERİM
Kitap, hem space opera oluşu hem de konusu ile bana Mass Effect serisini hatırlattı. Bir arada yaşayan birçok uzaylı türü, yüz binlerce yıl önce yok olmuş eski bir uzaylı ırkı, dünyaları yok edebilen devasa düşmanlar, onları durdurmaya çalışan ana ekibimiz vs. en azından ilk kitabıyla andırıyor.
Kitabın evreni en gelişmiş yanı. Farklı uzaylılar, teknolojiler, devletler hepsinden bol bol var. Robotik böcek toplulukları, klonlanmış savaşçı kadınlar filosu, psişik deniz canlılarına tapılan bir teokrasi vb.
Karakter işinden ziyade hikayeye odaklanıp, olaydan olaya atlayan bir kitap. Bu yüzden sardı, hızlı hızlı okudum, ama aşırı ilginç bulduğum bir karakter de olmadı.
Bu yazdıklarım kitabı beğenmedim gibi bir izlenim oluşturmasın. Beğendim, ama ne kadar beğendim seri bitince göreceğiz.
