Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Çok gezen mi bilir çok okuyan mı

İnsanlığın sabrı kalmadı artık. Her șeyi hemen istiyor. Şımarık çocuklar gibi. Bekleyecek vakti kalmadı artık. Domateslerle çilekler olsun diye yazı bekleyemez artık: Kışın da canı çekiyor.
Reklam
Zamanı kullanmak lazım, Zamanı tutmak lazım Zamanı ölçmek lazım. Zamanın boynuna sarılmak lazım.. ... Onu sadece kendine saklamamak. Bir yerlere tıkmamak. Her seferinde kazanmaya çalışmamak. Kaybetmeyi ve vermeyi bilmek.
"Peki mutlu yolcular bu kadar pahaliya mal olan bu çeyrek saatle ne yapacaklar? Birçoğu saati beklemek için kuyruğa girecek: digerleriyse kafede bir on beş dakika daha oturacak ve gazeteyi en küçük ilanlanına kadar okuyacaklar" diye yazmış Filozof Alain, Mutluluk Üzerinede, tam yüz yil once. Le Havre ile Paris arasındaki güzergahtan bahsediyordu, derslerini yolda verirdi Bu kazanılan zamanla ne yapılır ki? Altın külçeleri gibi bir sandığa koyup, artık zamanımız kalmayıp da iş ișten geçtikten sonra acil durumda çıkarıp kullanlır mi? Kim bilir belki de zaman zamanla değerlenir.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Hayatta da aynı, her seyi hızlandırıyoruz. Hep daha hızlı gitmek istiyoruz. Daha hızlı gitmek. Neden?
Bir sey yaparken neden hizlanırım? Bir an once bitsin diye mi? Canm sıkıldığı için mi? Kurtulmak istediğim için mi? Sonrasında kafam rahat olsun diye mi? Hallolsun diye mi? Neden sevdiğim bir seyi yerken hızlı yiyorum? Halbuki bitmesini istemiyorum.
Reklam
Aceleniz olup da sona kaldığınızda, hayatta kalmak pek öyle hediye gibi gelmiyor. İnsanın canı sıkılıyor.
Bitirmeyi Bekliyorum Çocukluğumdan kalma bir anım vardır: "Daha bitirmedin mi?" sorusu kafamda durmaksızın dönüp durur hālā. Küçükken hep ama hep bir şeyleri bitirmek gerekirdi: Ödevlerimi, tuvaletimi, nefret ettiğim ıspanakları bıraktığım tabağı ve özellikle de gülmeyi. Daha bitirmedim. Hâlâ bekliyorum. Acelem var, çabucak bitsin diye acele ediyorum. Tabii, sonu hoşuma gitmeyecek... Pastanın sonu, tutkunun sonu, güzel bir filmin sonu, yaz sonu, (62 sayfalık) bir Tenten'in sonu, son anlar, son arzular, son sözler. Son saat, son dakika, son saniye.
En kötüsünü hayal etmeyi çok iyi bilirim. Hayal gücüm oldukça geniştir. Sürekli endişelerle doldurur aklımı, oldukça titizlikle düşünülmüştür hepsi, öyle ufak tefek şeyler de değil üstelik, gerçek birer dramdır her biri. Kaç kere annemin öldüğünü kurdum kafamda? ... Kardeşlerimle ben aralıklı yetimlerdik.
En kötüsünü hayal etmeyi çok iyi bilirim. Hayal gücüm oldukça geniştir. Sürekli endişelerle doldurur aklımı, oldukça titizlikle düşünülmüştür hepsi, öyle ufak tefek şeyler de değil üstelik, gerçek birer dramdır her biri. Kaç kere annemin öldüğünü kurdum kafamda? ... Kardeşlerimle ben aralıklı yetimlerdik.
"İhtiyacımız olan her şey kendi toprağıınımızda olacak," dedi. "Tabii ki öyle olacak," dedi George. "Bahçemizde her tür sebzeyi yetiştireceğiz. Canımız viski çektiğinde de birkaç yumurta ya da ne bileyim başka bir şey, biraz süt satarız mesela. Orada mutlu bir hayatımız olur. Oraya ait hissedebiliriz kendimizi. Artık o çiftlikten bu çiftliğe gidip kötü bir aşçının pişirdiğ iğrenç yemekleri yemek zorunda kalmayacağız. Hayır efendim, artık bizim hayatımız böyle olmayacak. Kendimizi bir parçası gibi göreceğimiz güzel bir toprağımız olacak ve artık bu derme çatma yatakhanelerde yatmayacağız.
Reklam
"Artık pek birlikte yolculuk eden olmuyor," diye düşünceli düşünceli mırıldandı. "Neden bilmiyorum ama. Belki de bu kahrolası dünyada herkes birbirinden korkmaya başladı." "Tanıdığın biriyle yolculuk etmek çok daha güzel oluyor." dedi George.
"Bizim de hayvanlarımız, tarlalarımız olacak. inanmıyorsan bana George' a sor." "Kaçığın tekisin sen," dedi Crooks alaya bir sesle. "Yollara düşüp çiftiikierin kapısını çalıp iş arayan yüzlerce adam gördüm ben. Hepsinin sırtında battaniyesi kafasında da aynı kahrolası hayal vardır. Yüzlercesini gördüm ben onların. Gelir, çalışır, giderler ve işte her birinin aklında küçücük bir arazi hayali vardır. Ama içlerinden biri bile alamaz o küçücük araziyi. Cennete gitrnek gibi bir şeydir arazi alma hayali de. Herkes küçük bir toprak ister. Ben bir sürü kitap okudum burada. Cennete giden olmamıştır, arazi alan da. Bu kafalarında gezip duran bir hayaldir sadece. Bütün gün onu anlatıp dururlar ama bir türlü gerçekleştiremezler.
İnsanın yanında olacak birine ihtiyacı var." İnlemeyi andıran bir sesle devam etti: "İnsan yanında biri olmazsa delirir. Kim olduğu hiç önemli değildir, yeter ki yanında olsun." Ağlamaya başladı. "Sana bir şey diyeyim mi? İnsan çok uzun süre yalnız kaldı mı hastalanır, yalnızlıktan hastalanır."
"George kesinlikle böyle bir şey yapmaz. Ben uzun süredir George'la beraberim. O bu gece kesin dönecektir ... " Ama bir an kuşkuya kapılmaktan da alamamıştı kendini. Dayanamayıp sordu: "Sence de dönecek, öyle değil mi?" Crooks' un yüzü sözlerinin hedefine ulaştığını görünce keyifle parladı. "Birinin ne yapacağını önceden bilemezsin ki," diye sakince açıkladı. "Belki de dönmek ister buraya ama dönemez. Farz et ki başına bir şey geldi, yaralandı, hatta öldü, o zaman dönemez buraya işte.
"İnsan sana her şeyini anlatabilir, sen aklında tutamadığın için kimseye söylemezsin nasıl olsa. Birkaç hafta sonra ele avuca gelirler iyice. George tanımış tabii seni. Konuşup duruyor o, sen nasıl olsa bir şey anlamıyorsun." Heyecanlı bir ifadeyle öne eğildi. "Zenci lafı işte, üstelik bir de beli kırık zencinin lafı. Bu yüzden hiç önemi yok, öyle değil mi? Sen normal olsan da aklında tutmazdın zaten dediklerimi. O kadar çok gördüm ki ben bunu ... Biri ötekine anlatıp durur, ötekinin duyup duymadığının ya da aniayıp anlamadığının hiçbir önemi yoktur. Konuşuyorlar ya da hiç konuşmadan karşılıklı oturuyorlardır ya, önemli olan budur işte. Karşıdakinin dinleyip dinlememesinin hiç ama hiç önemi yoktur." O kadar heyecanlanmıştı ki eliyle dizine vurmaya başlamıştı. "George sana saçma sapan şeyler söyleyebilir, bunların hiç ama hiç önemi yoktur. Önemli olan konuşmaktır. Biriyle birlikte olmak. Önemli olan budur işte," dedikten sonra sustu bir an.
302 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.