Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
“Yoksa aşık olduğumuz insanın mükemmel olmadığını görmek kendi mükemmel olmayışımızın kabulünün çok zor olmasından mı kaynaklanır? Eğer aşka duyulan özlem gerçekten diğer yarımızı aramamızsa ve aşk diğer yarımızı bulduğumuz yanılgısıysa, aşk sadece içimizdeki yok edilemeyen narsizmin sevgiliye yansıtılması mıdır?”
Sayfa 16
Yalnızlık, uzandığımızda tutabileceğimiz bir elin varlığında haz veren yaşantıdır.
Reklam
Aşk, ruhun kendini en özgür hissettiği, kendi en rahat ifade ettiği, hatta gevezeleştiği ve dolayısıyla gelişme olanağı bulduğu yerdir. Ruha bu fırsatı vermeliyiz.
Bir başkasının ruhuna dokunmaktan daha erotik bir şey yoktur
Peki insan tek bir büyük aşk mı yaşar? İnsanın büyük bir aşktan sonra başka bir aşk yaşaması mümkün müdür? Hayatının aşkını yaşayan biri, daha sonra bir başkasına rastlayıp ona da büyük bir aşkla bağlanamaz mı?
Aşkı bulduğumuzu sandığımız ya da gerçekten bulduğumuz şanslı anlarda iki değil bir olduğumuzu hissederiz. Bu nedenle de sonradan yaşanan hayal kırıklığı bir o kadar büyük olur.
Reklam
Bir gün Sokrates arkadaşlarıyla toplanmış bir yandan yiyip içerken, bir yandan da onlara aşkın ne olduğunu soruyormuş. Birçoğumuzun bildiği yanıt Sokrates'ten değil Aristofenes'ten gelmiş. Aristofenes insanın başlangıçta günümüzde olduğu gibi tek bir canlı olarak değil, aksine omuzlarından birbirine bağlı bir çift olarak yaratıldığını anlatmış. Aristofenes'e göre üç farklı çift varmış: erkek-kadın, erkek-erkek ve kadın-kadın. Bu ikiz gibi birbirine benzer olan çift bütün gün birlikte dolaşeıp durur ve dolayısıyla hiç yalnızlık çekmezmiş. Bir gün öyle bir yanlış yapmışlar ki Zeus onları ikiye ayırarak cezalandırmış ve ondan sonraki yaşamlarının tamamını diğer yarılarını arayarak geçirmişler. "Bundan dolayı" der Aristofenes, "günümüz insanı da bütün hayatı boyunca kendisini bütünleyecek diğer insanın arayışı içindedir, çünkü insan en temelde bir değil, iki kişidir."
Galiba aşkın ne olduğunu değil de aşkın ne olmadığını tanımlamak daha kolay. Örneğin sevecenlik ya da erotizm değildir aşk. Şefkat, bağlanma ya da birine sempati duymak hiç değildir. Aşk belki de, hayat ya da ruh kavramlarında olduğu gibi iyi bilindiği düşünülen ama tanımlanamayan ve bu nedenle olduğu gibi kabul edilmesi gereken bir kavramdır. Hiçbir zaman vazgeçemeyeceğimizi bildiğimiz bir yaşantı.
Toplumsal değerlerin, etiğin, din ve geleneğin insan üzerindeki kısıtlayıcı etkisinin ortadan kalkmasıyla birlikte, insan akla gelebilecek her kararında özgür bırakıldı. Tüketme çılgınlığımız doruğa ulaştı ve toplumsal sorumluluğun yerini bireysel sorumluluk aldı. "Seni mutlu ediyorsa her şey mubahtır."
kimi sözleri söylemeye sevda yetmemişti aşkın bile umarsız halleri olurdu peki şimdi kim bildirecekti ateşin vaktini bize.
Sayfa 214 - Kırmızı KediKitabı okudu
Reklam
“Yani bir evliliğin ya da birlikteliğin sürekliliğini sağlayan en önemli etken mutluluktan daha ziyade eşlerin mutsuzluğa ve acıya dayanabilme becerileridir.”
Sayfa 51
Bazen kişiler, tanrı tarafından birbirlerine ödül olarak sunulurlar Sunulan ödülü hak etmek için ödedikleri acı bedellerden de asla şikayet etmezler
Sayfa 202Kitabı okudu
"AH MİNE'L-AŞK VE'L-HALATİHİ"* diyor Arap. Yaşamışlar, yaşamışlar, hepsini biliyorlar. Aşkın hâlleri sayısız. Fakat en büyük ızdırap, galiba, inanmak zorunluğunda toplanıyor. Derece şüphesi.
Sayfa 171Kitabı okudu
336 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
#kitapyorumu #seldaileoku #güdü ANNELİĞİN EN KARANLIK KÖŞELERİ... AŞKLA KURULAN BİR EVLİLİK... BU AŞKIN MEYVESİ BİR ÇOCUK... VE BU ÇOCUK İLE BAŞLAYAN SORUNLAR... . Arkadaş, üst üste bana bu sorunlu çocuklar fazlasıyla tepki yaptılar. Kusursuz çocuk vakasını yeni yeni atlattım derken şimdi de bu çocuk peyda oldu. Yine sinir harbiyle okuduğum bir
Güdü
GüdüAshley Audrain · Pegasus Yayınları · 031 okunma
Beyni ve yüreğiyle bir şeyler üreten kişilerin çevresi kalabalık olmamalı
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.