Sıralamasız Yanvar ayı ən bəyəndiyim 3 kitab Yaşamak-Yu Hua Aşkın normal kaosu-Ulrich Beck O qurbağını ye-Brian Tracy Sıralamasız bəyənmədiyim 3 kitab Süt ve bal-Rupi Kaur Kanını satan adam-Yu Hua Uyuyan adam-Georges Perec
"Son bin yıl içinde evlilik kurmanın doğru yöntemi konusunda birbirini izleyen dört ana evreden söz edilebilir.İlk evrede evlilikler, çocukların isteklerine çok az dikkat edilerek ebeveynler tarafından organize ediliyordu; ikinci evrede evliliği hala aileler düzenliyordu, ama çocuklarına veto hakkı da tanıyorlardı; üçüncü aşamada seçim hakkı çocuklara geçmiş bulunuyordu, ama ailelerin veto hakkı vardı; en nihayet, içinde bulunduğumuz yüzyılda gelinen dördüncü evrede çocuklar eşlerini tamamen kendi başlarına seçiyorlar ve ailelerin ne düşüneceğine hemen hemen hiç aldırmıyorlar."
Sayfa 161Kitabı okudu
Reklam
Ama aşk merhamet de, yemin de, sözleşme de tanımaz. Söylenen, kastedilen, yapılan şeyler, ağzın, ellerin ve bedenin diğer bölümlerinin dilinden daha fazlası değildir.Yeterince sevilmediğini ya da yanlış sevildiğini düşünen hangi insan, hangi mahkemeye gidip hakkını isteyebilir ki? Adalet, doğruluk (ya da dünyamızın taşıyıcı sütunları artık nelerse) var mıdır aşkta?
20. yüzyılın sonlarına gelindiginde artık ebeveynlik ve evlilik neredeyse eşanlamlı olma özelliğini yitirdi. Bu kısmen ekonomik gelişmelerle bağıntılı bir durum: Endüstrileşmeyle birlikte bir çalışma birligi olarak aile dağılınca, çocuk sahibi olmanın ekonomik avantajları da yavaş yavaş ortadan kalktı, buna karşın maliyetleri ciddi oranda arttı. Bunun sonucu olarak da hızlı bir dönüşüm gerçekleşti. Bir formülle ifade edersek: “çocuk nimetinden çocuk yüküne”.5 Son yıllarda meydana gelen bu degişim her geçen gün daha da hızlanıyor. Çünkü çocugun getirdigi mali yükler hızla yükseliyor; en azından gelir, enflasyon ve ortalama geçim endekslerinden çok daha büyük bir hızla. “
Boşanma nedenleri konusunda yapılan yeni araştırmaların da gösterdigi gibi, kadınlar duygusal olarak doyurucu, iyi bir bırlikte yaşam konusunda yüksek beklentilere sahip; bu yüzden de erkeklerden daha büyük oranda evliliklerinden hoşnut degiller.53 Tıpkı Ibsen’in Nora’sı gibi; o da evi terk etmiştir, koca mutlu göründügü halde. Nora ancak, ilişkileri gerçek “bir evlilik” olursa geri dönecektir, yani onun anlayışına göre bir evlilik. Burada işaretlerini gördügümüz egilimi belki şöyle formüle etmek mümkündür: Hüsran durumunda eskiden kadınlar umutlarını bır kenara bırakırlardı. Buna karşın günümüzde umutlarını sıkıca sarılıyorlar ve evliligi bir kenara bırakıyorlar. Son zamanlarda yapılan bir çalışmada kadınlara, dışarıdan bakıldıgında “her şeyin yolunda” gittigi görülen bır evliligi neden bitirdikleri soruldu. Yazar sonuçları şu şekilde özetliyor: [Vazgeçtiler, çünkü evliliklerinden elde edebileceklerinden daha fazlasını istiyorlardı. Annelerimiz için -ve aslında yöneldigimiz durumda bizim için- kabul edilebilir olan evlilikler artık bu durumunu korumuyordu. Bu kadınlar başlarını altına sokacakları bir çatidan daha fazlasını; kendilerini destekleyecek bir koca ve bakacakları çocuklar istiyorlardı. Duygusal yakınlık, ilişkide eşitlik ve bununla birlikte kendi yaşamları üzerinde kontrol sahibi olmak istiyorlardı.]54 Böylece çatışma potansiyeli büyüyor ve eşzamanlı olarak da çatışmayı giderme olanakları azalıyor.
Geleneksel baglardan bu kopuş, bireye eski kontrollerden ve zorunluluklardan kurtulma olanağı verir. Ama aynı zamanda modern öncesi toplumun insanlarına tutunacak bir nokta ve güvenlik duygusu veren koşullari da ortadan kaldırmış olur. Emek piyasasının taleplerinden sosyal-cografi mobiliteye, oradan tüketim baskısı ve kitle iletişim araçlarına:
Reklam
114 öğeden 91 ile 100 arasındakiler gösteriliyor.