*OKUMAYANLAR ICIN SPOILER ICEREBILIR*
Hayata,ölüme,hastalığa,ve araya sıkışanlara dair çok güzel bir roman a.y.a... Post-it lerle doldurduğum, her bölümde boğazımın düğümlendiği bir kitap oldu.
Aslında ölümcül hastalıklarla,kanserle,savasan insanlarla empati yapmaya çalışsam onları hiç anlayamadığımı farkettim. Ve asla anlayamayacağımı... Nefes almak gibi basit gözüken bir eylemin bile aslında ne zor olduğunu,nefes almanın zorluğu ve onun beraberinde getirdikleri,görememek ve onun yaşattıkları,yarım olmak... Bunların farkına bu kitapla varabildim.
Hazel Grace ve Augustus Waters... Galiba hayatımda gördüğüm en güzel ve tatlı çift olabilirler. Aşkın o masum ve saf halini ilk defa belkide bu kitapta keşfettim. Iyiki onları tanımışım, bu kitabı okumuşum. Ama asla böyle bir son istemiyordum. Aslında yazar bu sonu kitabın başından beri ve tüm kitap boyunca çok belli ediyordu ama son sayfaya kadar bir umut değişebilir dedim. Ama asıl darbe sondaki mektup oldu...
Kitaptaki bir çok küçük detaylı kalbime dokundu: Hazel in kitap sevgisi,Augustus un hayata ve olaylara bakış açısı,Augustus un Hazel e,hep Hazel Grace diye seslenmesi ama Hazel in Sadece Hazel diye düzeltmesi, aşka baktıkları pencere...
Çok tatlı ve çok güzellerdi.Onları çok özleyeceğim.Puanım 10/10. Başka bir puan olamazdı zaten.
HAZEL<3AUGUSTUS...