Sana izin veriyorum, git. Git ve benim göremediklerimi gör, benim dokunamadıklarıma dokun, sevemediklerimi sev ve hatta bu babanın çekmeye cesaret edemediği acıları çek. Dünyadan ve onun bin bir halinden korkma.
El Mustafa gür bir sesle dedi ki:Aşk sizi çağırdığı zaman,onu izleyin...Yolları zorlu ve dik olsa da.
Kanatları sizi sardığı zaman,ona teslim olun.Tüyleri arasında gizlenmiş kılıç sizi yaralayacak olsa da.Hem aşk sizinle konuştuğu zaman,ona inanın.Bahçeyi tarumar eden kuzey rüzgârı gibi darmadağın etse de düşlerinizi sesiyle.
Çünkü aşk taçlandırdığı gibi çarmıha da gerer sizi.Hem besler,büyütür hem de budar sizi.
Yücelerinize tırmanıp,okşar sever güneşte titreyen en körpe dallarınızı.Derken inip köklerinize,sarsar toprağa doku sıkıya tutunuşlarını.
Mısır demetleri derer sizi aşk.Harman yerinde dövüp çırılçıplak bırakır.Kabuklarınızı elemek için kalburdan geçirir.Apak edinceye kadar öğütür sizi.Yumuşayana kadar yoğurur;sonra da atar kutsal ateşine,Tanrı’nın kutsal şölenine kutsal ekmek olasınız diye...