“Bu memleket, dünyanın beklemediği, asla ümit etmediği bir müstesna mevcudiyetin yüksek tecellisine, yüksek sahne oldu. Bu sahne 7 bin senelik, en aşağı bir Türk beşiğidir. Beşik tabiatın rüzgarları ile sallandı; beşiğin içindeki çocuk tabiatın yağmurları ile yıkandı, o çocuk tabiatın şimşeklerinden, yıldırımlarından, kasırgalarından evvela korkar gibi oldu; sonra onlara alıştı; onları Tabiatın babası sandı. Onların oğlu oldu. Bir gün o Tabiat çocuğu Tabiat oldu; şimşek, yıldırım, güneş oldu; Türk oldu. Türk budur. Yıldırımdır, kasırgadır, dünyayı aydınlatan güneştir.”
¶¶
Fakat şunu anlıyorum ki, kalbim dönem dönem, her gün ve
her dakika yeni bir duygulanışın oluşum alanı oluyor.
Bu sürekli artan düşünce ve duyguların tek sebebi
duyularımın tam belirgin olmayan çırpınışlar içinde oluşudur.
Belirsiz... O kadar belirsiz ki...
Sağ iken oldum harap, yok oldum yeter.
¶¶