Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Başkalarının fikirlerini mantıksızlık derecesinde umursamış olan insanların enkazıyla doludur edebiyat alanı.
Dikkat et, ihanet zaman ötesidir. Bir kere ihanet eden hep ihanet eder..
Reklam
Günaydın:)
Tanrım anlamıyorum, neden? Buna ne gerek vardı ? Buna gerek vardıysa, bana ne gerek vardı?
' Kalp devreden çıkınca akıl kanatsız bir kuşa dönerdi. '
Sayfa 179 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
' İtiraz içte ise eğer, asıl saygısızlık onu dışa vurmak değil, içte tutmaya devam edip onu susturmaktır. '
İletişim YayınlarıKitabı okudu
' Sabır, defansif bir tevekkül değil, ofansif bir akliyattır. '
İletişim YayınlarıKitabı okudu
Reklam
'Acıması geçene kadar sabret ' ne demek kuzum? Sabır, tembel tembel oturup beklemekse eğer, ne demeye bir fazilet olsun? Bilakis canlarım benim, bilakis şu demek sabır : 'Hiç bekleme, sakın durma, ne olup bitiyorsa hayır için olup bittiğini idrak et ve başına yağan yağmur damlaları muamelesi yapıp kaldığın yerden devam et. Neymiş sabır? Yapmak gerekeni yapmak, misal ; kulak vermek gerektiğinde kulak verip dinlemek, harekete geçmek gerektiğinde harekete geçmek, beklemek aynı zamanda... Yani ritim... Yani ahenk!"
Sayfa 20 - AzazilKitabı okudu
Ne kadar çok bilirsen, o kadar çok canın acır!
Sayfa 142
“Tanrım! Neden? Neden? Anlamıyorum. Hiç anlamıyorum. Buna ne gerek vardı? Buna gerek vardıysa, bana ne gerek vardı?”
Reklam
Ne kadar çok bilirsen o kadar çok canın acır!
Sayfa 142 - İletişim Yay.Kitabı okudu
İşler yalnız iyi gittiği zaman şükretmek marifet değildi. Şükrün ne olduğunu bilmemekti bu... Ki işler kötü gidince şükürden yüz çevirmek, yalnızca işler iyi giderken şükredenlere özgü bir gafletti.
Sayfa 122Kitabı okudu
Ne kadar çok bilirsen o kadar çok canın acır! Belki de bilmek, söylenegelen, zaten bilinegelen şeyleri misal; müfredatı yalayıp yutmaktan başka bir şeydi. Bilmek; gözün açılması, sonsuzluğun önündeki perdelerin kalkması ve dolayısıyla soruların çoğalması ve dolayısıyla da acıların artması gibi bir şeydi belki. Bilmek; açmazın, bir başka değişle hiçbir halt bilmediğini idrak etmenin ta kendisiydi belki. Belki bilmek; ne kadar çok bilirsen o kadar çok soracağın için, aynı zamanda bildikçe bilmediğini fark ettiren bir dolaysız, direkt, doğrudan, cepheden uygulanan bir acıydı. Acının kendisi: Bilmek…
Bir dağ ne kadar ulu olursa olsun, bir kenarı yol olurdu.
Sayfa 132Kitabı okudu
' Sen uyu, düşüncelerin seni göreceğine sen onları gör. '
Sayfa 8 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
230 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.