Kitabın her zerresini beğendim. Ama konu kitap değil.
Öncelikle Oğuz Atay ve kalemi hakkında herhangi bir bilgiye sahip değildim hala da değilim. Okursun ama anlamazsın, sıkılırsın ya da yarım bırakırsın demişlerdi. Bu nedenle elime alıp hiç okumamıştım. Ama bu kitapla istemsiz Oğuz Atay okumalıyım, sonuna kadar gitmeliyim isteği oluştu bende.
Hayranlık olgusu kendimde fazlaca tanıdığım bir kavramdır. Bi şeylere duyulan tapılası beğeni. Bu kitapta da diğer olayların önüne hep Oğuz Atay geçmiş. Baş kahraman, birleşen yollar hep ona çıkmış. Bu sebeple bende, kendisine muhtelif bir beğeni duygusu oluşmaya başladı diyebilirim. Yazarın da bu hayranlığı beni çok şaşırttı hem de olay örgüsü yapacak kadar.
Hakan Günday'ı da bilmem bir arkadaşım seneler önce okumalısın demişti de anca sırası gelmişti hayatımda. Diğer kitapları da bu başlangıçla kapıyı çaldılar galiba, bi ara bende merhaba diyeceğim.
Bu hayatta kimseye hiçbir şeyi tam olarak anlatamayacağını anlamıştı. Biri için ölüm kalım meselesi olan, diğerinin gözünde toz kadardı.
...
İnsanoğlunun, hak ettiği için öldüğüne o gün inandı.
Bazı umutların hep hayal kırıklığı ile sonuçlanacağını anladığın o an gelen boşluk hissi..
içinde bastırılamayan çığlıklar..
varlığına düşman olmanın verdiği çiğlik..
ayyaş bir ruh..
öylesine yaşamak mecburiyeti..
"Ve insan insan olalı binlerce seneden beri bıkılmadan, usanılmadan, her nesil, her sene ve her gün tekrarlanmış olan yalanları ve hakikatleri yeni baştan sayıp dökmeye başladı."