Sona Doğru
10 Aralık 1975 Çarşamba, Ankara. Sabahın sekizi. Küçük Esat'ta Refet Körüklü Bey'in evinin önünde bir araba bekliyor. Arabanın aynası arızalı. Muzaffer Eriş, vidayı sıkıştırıp aynayı onarmaya çalışıyor. Ayna birden fırlıyor, düşüyor ve paramparça oluyor. Ayna kırılmıştır. Bu bir felaket habercisidir. Aynı saatlerde İstanbul.
"Bu dünyada renk, nakış, lezzet, ne varsa küsüm; Gözümde son marifet, Azrâil 'e tebessüm."
"Kapı kapı bu yolun son kapısı ölümse;
Her kapıda ağlayıp o kapıda gülümse!"
"Ölüm güzel şey; budur perde ardından haber... Hiç güzel olmasaydı ölür müydü Peygâmber?...
"Merhaba benim kalbimi görebilen can dostum Nazile Serna ;
Sen beni yokluğunun bitimsiz kederine terk edip gideli, yıllar geçmiş. Peki ben neden, daha iki gün önce Antikacılar Çarşısı'ndaki çay evimizde buluşup, şen kahkahalarımızla söyleşmişiz gibi hissediyorum ? Neden yüzünün her tatlı kıvrımı gözlerimin önünde, sesin hala
Büyük randevu bilsem nerede saat kaçta
Tabutunun tahtası bilsem hangi ağaçta
Hadis sarraf kendine bir başka kese diktir.
Mezarda geçer akçe neyse onu biriktir
Dostlarım ev eşyamdı birbir gitti diyorum
Artık boş odalarda ölümü bekliyorum
Bu dünyada renk nakış lezzet ne varsa küsüm
Gözümde son marifet Azrail'e tebessüm 😊.
Necip Fazıl Kısakürek
Bu dünyada renk, nakış, lezzet, ne varsa küsüm, gözümde son marifet Azrail'e tebessüm.
Ölüm ölene bayram, bayrama sevinmek var, Oh ne güzel bayramda tahta ata binmek var.
O demde ki perdeler kalkar, perdeler iner, Azrail'e "hoş geldin" diyebilmekte hüner.
Öleceğiz, müjdeler olsun, müjdeler olsun, ölümü de öldüren Rabb'e secdeler olsun.
Ölüm güzel şey, budur perde ardından haber,
Hiç güzel olmasaydı, ölür müydü Peygamber?