“Şuradaki takım elbiseli adamı görüyor musun?” diye sordu. “O adam, hayallerindeki son model arabayı alabilmek için işine yetişmeye çalışıyor. Şuradaki genç kız… Okuldan atıldığını ailesine nasıl söyleyeceğini düşünüyor. Caddenin köşesindeki yeşil gömlekli adam, yolun karşısındaki kırmızı etekli kadınla tanışabilmek için plan yapıyor. Önümüzdeki binanın üçüncü katında, balkonda duran adam milyon dolarlık bir anlaşmaya hazırlanırken; ikinci katın penceresindeki adam elektrik faturasını nasıl ödeyeceğini düşünüyor.
Farklı hayaller ve farklı amaçlar…. Herkesin bir amacı var James. Benim de öyle… Amacım, bu insanların amaçları olmasını sağlamak. Olacakların önüne geçmeye çalışıyorum. Mektuptaki taşıyıcıların savaşını durdurmaya çalışıyorum!”
Okuyucuyu sıkıp bunaltmadan tatlı tatlı içine çekip farklı bakış açıları ve dünyaların kapılarını açan dolu dolu bir kitap. Hayatta hepimizin düştüğü ya da düşebileceği çıkmazların, çaresizliklerin, içimizde kalan son umut kırıntılarının çeşitli insani duygularla yoğrulup farklı zihinlerde oluşturduğu farklı görüş ve tepkilerin ince ince işlendiği
Yatağından çıkıp ayağa kalktı, açık pencerenin önüne geldi. Yüzüne vuran güneşin sıcaklığı, düşüncelerini rahatlatmaya yetmedi. Başını dışarı çıkararak gözlerini kapattı ve derin bir nefes aldı. Düşüncelere daldı. Yine birilerine saldıracaktı. Bunu yapmak zorunda olup olmadığını düşündü. Yaşadığı hayatın hakkını verip veremediğini düşündü. Hiç kimseye bulaşmadan, kendi halinde yaşayan bir insan olamaz mıydı? Belki sıradan bir kadına âşık olabilir, onunla sıradan bir hayat yaşayabilirdi. Belki sevebileceği bir iş bulur, sevdiği insanlarla birlikte ömrünün sonuna kadar mutlu ve huzurlu bir yaşam sürebilirdi. Bu gerçekten mümkün müydü? Hayır, tabii ki değildi. Hayatta hiçbir şey akışında gitmiyordu ve şimdiye kadar hiçbir insan tam anlamıyla huzura ermemişti. Bir kere yapısında yoktu insanın huzura ermek. İnsanın doğasında, doğanın insanı yoktu. İnsan, doğanın huysuz evladıydı. Her zaman için sahip olduğundan daha fazlasını isteyen bir çocuk gibiydi insan. Zamana olan kırgınlığını, yaşadıklarından tatmin olduğunu düşünerek dindirmeye çalışan bir yaşlı gibiydi insan. Her zaman kendini kandırırdı. Nankördü, bencildi, sahteydi insan. Ne aşkı hak ediyordu ne de barışı. Ne mutluluğu hak ediyordu ne de huzuru. İnsan... İnsanca yaşamanın önündeki en büyük engeldi insan..