Ataol Behramoğlu'nun - Bebeklerin Ulusu Yok Şiiri...
İlk kez yurdumdan uzakta yaşadım bu duyguyu.     Bebeklerin ulusu yok     Başlarını tutuşları aynı     Bakarken gözlerinde aynı merak     Ağlarken aynı seslerin tonu       Bebekler çiçeği insanlığımızın     Güllerin en hası, en goncası     Sarışın bir ışık parçası kimi     Kimi kapkara üzüm tanesi          Babalar çıkarmayın onları akıldan     Analar koruyun bebeklerinizi     Susturun susturun söyletmeyin      Savaştan yıkımdan söz ederse biri     Bırakalım sevdayla büyüsünler     Serpilip gelişsinler fidan gibi     Senin benim hiç kimsenin değil     Bütün bir yeryüzünündür onlar     Bütün insanlığın gözbebeği          İlk kez yurdumdan uzakta yaşadım bu duyguyu     Bebeklerin ulusu yok     Bebekler, çiçeği insanlığımızın     Ve geleceğimizin biricik umudu... 
Sayfa 55 - TİMAŞ YAYINLARI
"Roger, bir avuç taş topladı, atmaya başladı. Gel gelelim, Henry'nin çevresinde, çapı belki altı yarda olan bir alan vardı ki, oraya taş atmayı göze alamıyordu. Roger'in eski yaşantısına bağlı ve gözle görülmediği halde henüz güçlü kalan kesin yasaklar, bu alana egemendi. Analar babalar, okullar, polisler, yasalar, çömelen çocuğu korumaktaydı. Roger'in varlığından haberi olmayan, yıkılıp giden bir uygarlık, Roger'in kolunu koşullandırıyordu hâlâ."
Sayfa 70 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Roger, bir avuç taş topladı, atmaya başladı. Gel gelelim, Henry’nin çevresinde, çapı belki altı yarda olan bir alan vardı ki, oraya taş atmayı göze alamıyordu. Roger’in eski yaşantısına bağlı ve gözle görülmediği halde henüz güçlü kalan kesin yasaklar, bu alanda egemendi. Analar babalar, okullar, polisler, yasalar, çömelen küçüğü korumaktaydı. Roger’in varlığından haberi olmayan, yıkılıp giden bir uygarlık, Roger’in kolunu koşullandırıyordu hâlâ.
Bu bir devir idi ki, yalnız askeri bir felakete ihtisar etmiyordu; içtimai cihetten de dünyanın en korkunç, usandırıcı ve kemirici bir devresi idi; koca bir insan nesli, mecalsiz babalar, ezgin analar, gıdasız çocuklarla, bilhassa bozulan bir ahlak ile kavruk, yatkın, çürük kalmıştı.
Sayfa 184 - inkılap yayınlarıKitabı okudu
Anahtar sözcük: Sevgi… Artık bütün albenisini yitirmiş, bayağılaşmış ve aşınmış bir sözcük: Sevgi… Her yerde aynı bıktırıcı sözcük yineleniyor; her yerde sevgi mağdurları, sevgi kırgınları, sevgi yorgunları ve o mağduriyetlerin, kırgınlıkların, yorgunlukların enkazından beslenen sevgi tüccarları, sevgi ihraççıları… Sevgisiz hayatların sahtekâr
Kasabanın ışıkları gözükmüyordu ; gök lacivertti ama yıldızların ışıltısı sanki âlemi turuncu yapmıştı. Biz de sanki bu âlemde koskocaman bir portakalın üzerinde oturmuş, karanlıkta uyumaya çalışıyorduk. Göğe çıkıp yıldızların ışıltısına ulaşmak yerine şimdi üzerinde uyuduğumuz toprağın içine girmeyi hayal etmemiz doğru muydu ?
Reklam
1.000 öğeden 981 ile 990 arasındakiler gösteriliyor.