O günden sonra Padişah 'ın ülkesine daha iyi yönetilmiş.
Yasalardan sevgi, saygı ve adaleti dışlayan tüm maddeler çıkarılmış. Hapishaneler kapanmış, bütün cezalar kaldırılmış. Gökyüzünden, denizden ve topraktan bereket akmaya başlamış.
Bahar görülmedik güzellikte renkler, kokularla açan yepyeni çiçeklerle gelmiş, yaz güneşi ürünlerin tadına tat katmış, sonbaharın hüzünlü yağmurları toprağı nemlendirmiş, kışın mavi karları ise doğanın üstünü bereketle örterek onu bahara hazırlamış. Her sabah bolluk içinde gözlerini açan halk mutlu bir yaşam sürmeye başlamış.
Padişah'ı eskisinden daha çok sevmiş, ona daha çok saygı göstermişler.
Gel,
Dallarda tomurcuklanan bahar gibi aydınlansın içim.
Güneş ol karakıştan kalan son karları da erit.
Dağlardan dökülen soğuk sular gibi
Süzül yaralı yüreğime.
“İnsanın bütün yaşamı bazen bir anlık duraksama yüzünden yön değiştirebilir. O an, bir kağıt gibi tam ortasından katlanır sanki. Böylece alt taraf üste çıkar, daha önce görülen tarafsa sonsuza dek görünmez olur.”
Sevdiğimiz kişinin karşısında durmakla onun gerçek özünü sevmek aynı şey değil; çünkü onun fiziksel güzelliğini varlığının olmazsa olmaz bir biçimi olarak görmeye eğilimliyiz.
Ona geçerliymiş gibi gelen tek şey, duygular için yaşamaktı -nedensiz ve gelgeç, salt yeniden dirilmek için ölen, hiçbir yönü ya da amacı olmaksızın sönen, sonra da ansızın alevlenen duygular için.