Çünkü kutsal olan her şeyin özünde düşler, anılar vardır, biz de zaman ya da uzaklık yüzünden ayrı düştüğümüz şeyi ansızın elle tutulur halde karşımıza çıkarab o mucizeyi yaşarız.
“On sekizinci sonbaharı, bugün, bu akşamüstü, şu an: bir daha asla geri gelmeyecek,” diye düşündü. “Bir şey, bir daha geri döndürülemez biçimde kayıp gitmekte.”
“Ona geçerliymiş gibi gelen tek şey, duyguları için yaşamaktır -nedensiz ve gelgeç, salt yeniden dirilmek için ölen, hiçbir yönü ya da amacı olmaksızın sönen, sonra da ansızın alevlenen duygular için.”
"Kullandığımız sözcükler," diye düşündü, "gecenin sonunda inşaat sahasına yayılmış duran yapı taşları gibi. O sınırsız, yıldızlı gökyüzünün ve korkunç, suskun baskısının altında dilsiz kesilmekten başka ne yapabilirler?"