وأقم الصلوة Ve namazı devam üzere kıl. أن الصلوة Hakikaten namaz, تَنْهَى عَنِ الْفَحْشَاء fahşadan, yani açık çirkinlikten, edebsizlikten, fuhşiyyattan والمنكر ve münkerden: aklın ve şer'in beğenmeyeceği uygunsuzluktan, ma'siyyetten neyh eder. Bir kerre namaz içinde bunlar yapılmaz. Bundan başka, namaz hakikati: Ne
-"Allah’ı zikretmek ise en büyük ibâdettir." (Ankebût/45)
- "Beni anın ki ben de sizi anayım." (Bakara/152)
-"Rabbini sabah akşam içten içe, boyun büküp yalvara yakara, derin bir ürpertiyle ve ancak kendin işitebileceğin bir sesle zikret! Sakın gâfillerden olma!" (A'raf/205)
-"Allah'ı çok zikredin ki kurtuluşa eresiniz." (Enfâl/45)
Unutma! Bu hayatta sadece iki yol vardır, ötesi yok:
Birinci yol: "Siz Beni anın ki Ben de sizi anayım."
Bakara, 152
İkinci yol: "Onlar Allah'ı unuttular, Allah da onları unuttu."
Tevbe, 67
DİLİN İBADETİ: ZİKİR
“Anmak, hatırlamak” anlamındaki zikir, Rabbimizi anarak gaflet ve unut- maktan kurtuluş manasına gelen bir ibadettir. Kur’an’ın birçok ayetinde zikir yaratıcıyı övme, eksiklerden tenzih etme ve büyükleme anlamlarında geçmektedir. Yüce kitabımızda Allah’ı zikretmenin her şeyden üstün olduğu (Ankebût, 29/45) vurgulanarak, O’nu içten yakarışla ve kısık sesle sabah akşam çokça anmamız (A‘râf, 7/205) bizden istenmektedir. Zikir dil veya kalple ya da her ikisiyle yapılır. Ayrıca dille zikir ibadetinin yüksek sesle ve gizlice yapılması mekân, zaman ve kişilerin durumuna göre değişebilir. Dilimizi kötü sözlerden uzak tutarak Rabbimizin hoşnutluğuna vesile kılmak tesbih, hamd, tekbir gibi dille yapılan zikir çeşitleriyle mümkündür. “Yalnız beni anın ki ben de sizi anayım.” (Bakara, 2/152) ayeti ve “Kulum beni bir toplulukta anarsa ben de onu daha hayırlı bir toplulukta anarım.” (Buhârî, Tevhîd, 15) kudsî hadisi de zikrimizin Allah’ın bizi anmasına sebep olduğunu müjdelemektedir.
Diyanet İşleri Başkanlığı