Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
HAYATIMIZLA OYNUYORLAR ❗ Baktım markette zencefilli gazoz da var, ithal etmiş büyüklerimiz, sağ olsunlar. İçinde zencefil var mı ? Yok,aroması da, rengi de yapay. Ama kendisi doğala özdeş. Bizim bir çiçekçi var, serada karanfil ve gül yetiştiriyor. Satmadan önce üstlerine koku sıkıyor. Doğala özdeş gül ! Kayseri'nin en ünlü mantıcısına
Yeterrrrrr!!!!!!
Şimdi ben profilimi tekrar tekrar inceledim de. Hiiiç de "Ayarlarımla oynayabilirsiniz!" yazısına rastlamadım. Acaba ben mi görmüyorum?🤔Yok ya, çok da iyi baktım. Şimdi. Açık ve net. Bir daha bana DM'den ve ya yorumdan, ayarlarımla oynuyacak olursa, yeminle fena çarparım. Asla ve de asla denemeğin!!! Bak şakam yoktur! Evliyik dedik dimi? Anneyiz dedik dimi? Bir de insan gibi uzak durun dedik dimi? Olmuyor, dimi? Heeee, bak deneğim de, hadi noluyor bakayım deme sakın! Benim "Şizofren" tarafım kötüdür. Gidin kendinize uğraşacak başka bir iş bulun! Benim zamanım değerli. Herkese harcanmaz!!! Tehdit değil! İnasan gibi RİCA ediyorum. Her kuşun eti yenmez! Bunu da böyle bilesiniz!!!!!
Reklam
1000 Kitapta 1 Yıl
Okuma alışkanlığı kazanmak gerçekten zor. Özellikle içinde bulunduğumuz zaman diliminde elimizde bulunan cep telefonları, bilgisayar, tablet ve beraberinde getirdiği sosyal medya diye nitelendirdiğimiz, genel olarak boş vakit kaybı olan; ama ego tatmin açısından üst düzey bir makine olan canavar... Evet bunlar içinde kitap okumak, okutmak hiç de
uzun ama okumaya değer..
Bırakmak gerek bugünlerde, işi, gücü, sevgileri, aşkları, parayı pulu, insanı, insancıkları.. Gözün görmeden, kulağın duymadan ve arkana bakmadan gitmek gerek buralardan. Nereye olduğunu bilemediğin yollara, gitmene neden olan sebepleri sahibine bırakarak çıkmak gerek yola. Kimseyi yanına katmadan kendini bile olduğun yerde bırakarak gitmek..
İçimizdeki hiç kimsenin dokunamadığı o köşeye çekildiğimiz kimi vakitler şunu sorarız kendimize yada sormalıyız belki de, "İçimdeki bu dolduramadığım boşluk, hayatımda eksikliğini hissettiğim o şey ne?" Eksikliği şöyle tanımlamış bir filozof; " Birbirine ait olanın henüz bir arada olmayışı." Bu doğru çünkü ait olmadığımız her ne varsa bize yükten başka bir şey olmuyor, aksine daima sırtımıza kambur olan bir fazlalık oluyor. Ait olduğumuz ama henüz ulaşamadığımız o şeyin hasretiydi içimizdeki bu boşluk. Ve bize ait olan veya ait olmak istediğimiz ne varsa ona ulaşmadan eksik kalacağız hep. Ruhu eski zamana ait olanların hissettiği o eksiklik duygusu hiç gitmeyecek belki de. Zira eski zamanın izleri, zamanın kendisi gibi hızla kaybolup gidiyor ne yazıkki... Bu yazıyı yazarken daha önce bir yerde okuduğum bir yazı geldi hatırıma, başka dile çevrilemeyen yabancı kelimeler listelenmiş yazıda, "saudade" diye bir kelime vardı onların arasında. Portekizce bir kelime, anlamı ise; "Muhtemelen olmayan birşey için duyulan hüzünlü bir özlem ya da hasret." Sonra yarım kalan hikâyeme baktım, bir dua aradı gözlerim, buldu da. "Sen, içimizdeki şu adını koyamadığımız sızının, hissettiğimiz o eksikliğin de Rabb'isin. Bazı şeyler ele geçmez artık, bazı günler geri gelmez amenna. Geçmiş zamanın rüyası bile ağır gelir artık uykularımıza. Lâkin hiç değilse o güzel günlerin huzuru sinsin üstümüze, rahmet et. O huzuru yaşatacak kalplere, inceliklere tevâfuk ettir bizi ve sürekli elimizle kalbimizi yoklatan bu boşluğu doldur eski zamanın güzellikleriyle." Vesselâm.
Toprağın Elleri
Anneannemin toprakla uğraşmaktan çatlayan ellerindeki kudrete inanıyorum. O eller ki Ankara’nın kavurucu sıcağında yıllar boyu toprakla muhabbet kurmuş. Evet doğru kelime bu olmalı, uğraşmak rekabet barındırıyor ama o dostluk, ahbaplık ilişkisiyle ömrünü ölçmüş, biçmiş, değerlendirmiş. Bu dostluktan ona kahve telvesinden nişane kalmış; ayasıyla
Reklam
Belki ders alırsınız diye paylaştım çokta önemli değil
Nasıl başlayacağımı bilemedim şuan. Eeveeet sizlere son bir kaç haftadır yaşadığım ufak bir olayı anlatmak istedim. Buraya ilk geldiğim de çoğu kişinin böyle faydalı kitaplar okuduğunu farkettim ki ben hep bilim kurgu ,aksiyon ,aşk,polisiye romanları okuyan birisiyimdir.Açıkcası benim okuduğum kitaplar bir anda faydasız gelmeye başladı ve bnde kendimce artık daha iyi kitaplar okumaya karar verdim. Tüm o eski kitapları tamamen bıraktım. Neyse ilk olarak Yer Altından notlar 'ı okumaya başladım .Baya sıkıldım(kitabın kötü olduğunu söylemiyorum) çünkü benim tarzımla alakası yoktu .Daha sonra Aylak Adam , Demiryolu Serserileri'ni (şuan aklıma gelen bunlar ) ve birçok kitabı okumayı denedim, yine olmadı ve bir günde seriler bitirebilen ben ,iki hafta da kitap okumayı nerdeyse tamamen bırakma aşamasına gelmiştim ki bu berbat bi durum. Daha sonra baktım olmuyor yeniden elime bir polisiye romanı aldım ve o kadar mükemmel geldi ki anlatılmaz yaşanır yani fmkcmffm. Şimdi yaaağğniii ? diyor olabilirsiniz ki benim yaşadığım bu olayda aslında faydalı faydasız kitap olmadığını, kitaptan çıkardığımız derslere göre onları faydalı veya faydasız olarak adlandıran bizler olduğumuz kanısına vardım (çünkü son okuduğum kitaptan güzel dersler aldım). Kısaca siz de tarzınızı faydasız diye bırakmak yerine ,elinizdeki kitabın, anlatmak istediği olayların faydalı yönlerini bulabilirsiniz .Ben bunu yaptım ve kitaplara yeniden aşık oldum . Tabi ki bunlar benim düşüncem onaylayıp onaylamamak size kalmış eleştirilere de açığım bu arada düşüncelerinizi söyleyebilirsiniz.
Bende yanlızdım bekledim Biraz daha bekledim Baktım olmuyor Biraz daha bekledim Anladım ki gelen yok Düşünce elinden tutan yok Kanayınca yaranı saran yok Dedim ki o zaman Yanlızlığa yatar yanlızlığa uyarız Sıkıntı yok
Serdar Tuncer, Biri Bir Gün programından..
Cüneyd-i Bağdâdî Hazretleri bir gün diyor evdeyim: ibadet edecem kalkamıyorum; yapacam yapamıyorum; tesbih çekecem olmuyor. Bir huzursuzluk bir oldurmayan bir şey var. Allah Allah dedim diyor. Dışarı çıktım baktım ki birisi orda bekliyor. Garibin biri bir derviş. Bakmış böyle: "Ya Cüneyd beni niye bu kadar beklettin." demiş. "Vakitsiz geldin"diyor hazreti Cüneyd de "Ne istiyorsun hayrolsun inşallah." Soru soruyor adam. Diyor ki: "Nefsin hastalığı ne zaman nefse ilaç olur?" Sorduğu soru bu. Hazreti Cüneyd'in verdiği cevap çok enteresan. Kulaklara değil gönüllere küpe yapalım: "Heva ve isteklerine karşı çıktığın vakit, nefsin hastalığı kendisine ilaç olur."
kardeş
Odanın kapısını tıklatıp içeri girdim. Kardeşim Kadir, yatağının üzerinde bağdaş kurmuş, kafası önde oturuyordu. Kafasını kaldırdı, "Buyur ağabey," dedi. Gözlerindeki hüznü görmüştüm, nasılsın demeye korktum, "Ne yapıyorsun gardaşım oğlan?" dedim. -Hiç. Oturuyorum öyle ağabey. -Canın sıkkın senin. Ne oldu, anlat
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.