Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Okuyun...
Takip edilen ve takipçilerime baktım. Nasıl bir ego, nasıl bir sayı popüleritesi anlam veremedim. Takip ettiğim çoğu kişi, bana takip istediği yolladı. Kabul ettim, verimli bir şekilde uygulama amacına uygun şekilde fikir sahibi, bilgi ediniyorum. Sonrasında bugün bir bakayım dedim ben onları ediyorum onlar etmiyor. Yaw kardeşim sayı fazla olunca birşey olmuyor ama benim takipçi sayım fazla olunca saçma sapan ileti, alıntı görüyorum. Senin umrunda değilse benim umrumda... Etmeyi bırakır iken beni engelle lütfen....
Yenil(en)me
Öylece ortaya çıkmadım; Oluştum. Acılarımdan oluştum. Kalp ağrılarımdan oluştum. Uykuda titremelerimden oluştum. Müphem rüyalarımdan oluştum. Özledim.. Fazlasıyla özledim..
Reklam
Lise Yılları, Yarım Simit, Yarım Kalan Namaz...
Sabah ofise gelince çalışan arkadaşlarımızın birisinin masasındaki yarım simidi görünce aklıma geldi lise anıları. Yarım simitle lise anısı mı olurmuş demeyin ha, nele neler. Anlatayım efendim. 1990’lı yılların ilk yarısına denk gelir benim lisede okuduğum yıllar. ( O zaman doğan çocuklar şimdi otuzuna gidiyor ya, amanın! ) Ordu’da Teknik
Gençlik, Anılar, Dayak...
Biraz kafamızı dağıtalım mi? Gündem karışık, insanlar stresli, ekonomi.... seçimler...vatan haini!... “şu”cu-“bu”cu... ohooo say say bitmez! İşte bunlardan sebep, nasılsa iş olacağına varır deyip olacağına varmışlardan söz edelim biraz. Son zamanlarda çok güzel öykü denemeleri okuduk sitede ya hep hüzünlendik, bakalım gülümseyebilecek miyiz? Siz
Tamirci Çırağı
On yedi yaşında hayalleri ve umutları elinden alınan bir çocuktum. Mutsuzdum. "Mutsuzluğumun sebebi ne olabilir?" diye sürekli düşünüyordum. Liseye başladığım yıl, birçok Türk babasının oğullarını okula motive etme amaçlı söylediği, "Okumazsan seni sanayiye veririm" sözünü babam da beni motive etmek amacıyla söylemişti. Genelde
İçimizdeki hiç kimsenin dokunamadığı o köşeye çekildiğimiz kimi vakitler şunu sorarız kendimize yada sormalıyız belki de, "İçimdeki bu dolduramadığım boşluk, hayatımda eksikliğini hissettiğim o şey ne?" Eksikliği şöyle tanımlamış bir filozof; " Birbirine ait olanın henüz bir arada olmayışı." Bu doğru çünkü ait olmadığımız her ne varsa bize yükten başka bir şey olmuyor, aksine daima sırtımıza kambur olan bir fazlalık oluyor. Ait olduğumuz ama henüz ulaşamadığımız o şeyin hasretiydi içimizdeki bu boşluk. Ve bize ait olan veya ait olmak istediğimiz ne varsa ona ulaşmadan eksik kalacağız hep. Ruhu eski zamana ait olanların hissettiği o eksiklik duygusu hiç gitmeyecek belki de. Zira eski zamanın izleri, zamanın kendisi gibi hızla kaybolup gidiyor ne yazıkki... Bu yazıyı yazarken daha önce bir yerde okuduğum bir yazı geldi hatırıma, başka dile çevrilemeyen yabancı kelimeler listelenmiş yazıda, "saudade" diye bir kelime vardı onların arasında. Portekizce bir kelime, anlamı ise; "Muhtemelen olmayan birşey için duyulan hüzünlü bir özlem ya da hasret." Sonra yarım kalan hikâyeme baktım, bir dua aradı gözlerim, buldu da. "Sen, içimizdeki şu adını koyamadığımız sızının, hissettiğimiz o eksikliğin de Rabb'isin. Bazı şeyler ele geçmez artık, bazı günler geri gelmez amenna. Geçmiş zamanın rüyası bile ağır gelir artık uykularımıza. Lâkin hiç değilse o güzel günlerin huzuru sinsin üstümüze, rahmet et. O huzuru yaşatacak kalplere, inceliklere tevâfuk ettir bizi ve sürekli elimizle kalbimizi yoklatan bu boşluğu doldur eski zamanın güzellikleriyle." Vesselâm.
Reklam
Devamı gelecek ama şimdilik bu kadar.
Çok anlattım önceleri; ağladım, bağırdım. Baktım olmuyor, sustum defalarca sustum. Öyle sustum ki kendi sesimi unuttum. Benim cümlelerim mi eksikti yoksa dinleyenlerin kalplerimi soğuktu bilemedim. Ama anlaşılamadım... €@
"İnsanın başına ne gelirse Merakından gelir dermiş eskiler, Baktım olmuyor, ben seni merak edeyim, Sen de geliver."
Cemal Süreya
Cemal Süreya
Tanıdığım en ilginç insan ''ARDAŞ'' 2010 yılının son günleriydi. Ankara’da, bir parkta arkadaşımı beklerken kitap okuyordum. Yanıma orta yaşlarda, saçı sakalı birbirine girmiş, kirli, kâğıt toplayıcısı bir adam geldi. Kâğıt topladığı el arabasını biraz ileriye bırakıp selam verdi. Elimdeki kitaba bakarak ‘’Psikanalitik kuramın babası’’ dedi.
Bıraktım...
Baktım olmuyor, bıraktım. Düşünmedim diyemem ama bıraktım kendi haline. Özlemedim diyemem ama bıraktım işte. Sigarayı bırakmak gibi. Saatleri saydım, günleri de. Bıraktım akışına nasıl olacaksa. Ben nasıl olacaksam. Bana manası pek kalmayan bu dünya ne olacaksa. O beni bıraktı diyemem ya, ben onu bıraktım, kötü alışkanlıklar gibi... B. Hacıramazanoğlu
Reklam
HAYATIMIZLA OYNUYORLAR ❗ Baktım markette zencefilli gazoz da var, ithal etmiş büyüklerimiz, sağ olsunlar. İçinde zencefil var mı ? Yok,aroması da, rengi de yapay. Ama kendisi doğala özdeş. Bizim bir çiçekçi var, serada karanfil ve gül yetiştiriyor. Satmadan önce üstlerine koku sıkıyor. Doğala özdeş gül ! Kayseri'nin en ünlü mantıcısına
1.042 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.