Baran Sarkisyan

Baran Sarkisyan
@baransarkisyan
“Sadece iliklerimi sarsanın açıklığına inanıyorum, aklıma konuşanın değil...” Ben, Antonin Artaud
·
Puan vermedi
Spinoza ve Freud’un kurgusal olsa da mektup yoluyla karşılaşması iyi bir karşılaşmadır. Eserleri üzerinden düşündüğümüzde onları hem yan yana hem de karşı karşıya getirebiliriz. 1937’de Freud’un Spinoza’ya yazdığı mektupla başlayan karşılaşma Spinoza’nın 1676 yılından verdiği yanıtla devam eden mektuplaşmalarda Odipus kompleksi, ölüm güdüsü, rüyalar, bilinç dışı, üçüncü bilgi türü gibi konular üzerine dostluk sınırları içinde kıyasıya bir tartışma başlar. Freud yaşadığı dönem itibariyle hem tarihsel hem de bilimsel gelişmeler nedeniyle Spinoza’ya kıyasla daha avantajlı olmasına rağmen Spinoza’yı özellikle Odipus kompleksi ve bilinçdışı meselelerinde ikna etmekte zorlanır, öte yandan Spinoza Freud tarafından Almanya’da gelişmekte olan Nazizm ile ilgili bilgilendirmekte, Spinoza bu olaylaru kendi kitapları üzerinden değerlendirmektedir. Freud Spinoza’yı gerçekte de çok az bilmektedir, ama mektuplaşmalar aracılığıyla da Ethica’yı okumaya başlar ve kendi analizleri üzerinden düşünür. Her halükarda her ikisinin de insanlığa dair ortak bir idealinin olması nedeniyle tartışmaları yaratıcı olmakta, böylelikle okur için üzerine daha fazla düşünmesi gereken meseleler ortaya çıkmaktadır. Bu kitap hem Spinoza’yla tanışma hem de Freud’la tanışma fırsatı sunmaktadır.
Freud - Spinoza Mektuplaşması 1676-1938
Freud - Spinoza Mektuplaşması 1676-1938Michel Juffé · Metis Yayıncılık · 201850 okunma
Reklam
·
Puan vermedi
Nazi subayının yaşadığı paradoks şudur: nasıl oluyor da “aşağılık Yahudi halkı” içinden büyük Alman düşünürlerini (Goethe gibi) derinden etkileyen bir filozof olan Spinoza’yı çıkarabiliyor. Hayır, Spinoza’nın aforoz edilmesi de bu paradoksun içinden çıkılmasını sağlamıyor; çünkü üstün ırk teorisine göre fikirler, karakterler değil kan ve soy
Spinoza Problemi
Spinoza ProblemiIrvin D. Yalom · Kabalcı Yayınevi · 20132,122 okunma
·
Puan vermedi
Uruguay’lı siyasi bir tutsağın kendisinden başlayıp çevresine doğru yahut tam tersinden çevreden başlayıp kendisine doğru politik, duygusal, ilişkisel dönüşümlerinin bir çözümlemesidir bu roman. Slogana veya propagandaya indirgenemeyecek bir titizliğe ve derinliğe sahip bir bakış açısından siyasi bir tutsağın ve yoldaşlarının, ailesinin muhafazakar devrimci ahlakı da mektuplar, monologlar ve diyaloglar aracılığıyla gerçekçi bir şekilde masaya yatırılır ve çözümlenir. Siyasi bir tutsağın özlemleri, umutları, düşleri ve düşünceleri; içerideyken dışarıyı da dahil ederek bir dünyayı kurma deneyimi genellikle başarısızlıkla sonuçlanır. Çünkü içerideki zaman ağırdır, mekan sabit ve oldukça sınırlıdır ve dolayısıyla beden ve duygulanımları dışarının değişken zaman ve mekanıyla uyumsuzdur. Bu sebeple her politik tutsak dışarıya attığı ilk adımdan itibaren ayağını burkarak tökezler, her şeyi bir süre sonra yoluna soksa da o burkulma devam eder, yaşamı belki herkes gibi ama pek de uzaktan bakıldığında anlaşılmayan bir topallıkla sürdürür. İçeride geçirilen zaman aralığında tutsağın dönüşümleri kadar dışarıdakilerin dönüşümleri de doğaldır. Denilebilir ki, içeride zaman geçmişe doğru anılarla ilerlerken, dışarıda geleceğe yönelik düşlerle ilerler. Teori ile pratik çoğu zaman örtüşmez. Hayat da böyle bir şeydir, romanda da geçtiği gibi “kahrolası hayat”. Ama umut bakidir. “Çünkü her zaman yeniden inşa ederiz hayatı.”
Kırık Köşeli İlkbahar
Kırık Köşeli İlkbaharMario Benedetti · Ayrıntı Yayınları · 201490 okunma
122 syf.
·
Puan vermedi
karşılıksız aşk
Başa gelen şey çok aşinadır ama kritiktir ve ne yapılacağı, nasıl hareket edileceği bilinemez. Öncelikle karşılıksız aşka maruz kalma durumunu hikayeleştirerek anlatır yazar. Doktora öğrencisiyle birkaç gün geçirdikten sonra öğrencisinin kendisine fena halde tutulduğunu da anlamış olur. Fakat onda bu aşkın karşılığı yoktur. Kovalamaca başlar
Karşılıksız Aşk
Karşılıksız AşkGregory Dart · Ayrıntı Yayınları · 2004106 okunma
·
Puan vermedi
Saramago’nun Gör Dediği
Komünist yazar kimliğiyle bilinen Jose Saramago, Görmek adlı romanında ”demokrasinin kırılganlığını” ifşa eder. Belirsiz bir ülkede demokratik seçimler gerçekleşmiş ve her nedense bölge halkı önce sandıklara gitmemiş, daha sonra gitmiş olsalar da sandıklar açıldığında oyların yüzde 83’ünün boş olduğu görülmüştür. Siyasi bir boykot anlamı taşımasa da bölge halkının bu tercihi yönetimi siyasi krize sokmuştur. Çünkü halk yönetimsiz kalmış ve yönetimsiz kalmasına rağmen bu durumdan memnun kalmışlardır. Varlık koşulunu yitiren devlet önce hayali bir anarşist örgüt yaratmış, sonra da halkın aklını çelenlerin bu örgüt olduğunu yaygınlaştırmaya çalışmış, bu tutmayınca, bölgede birçok bombalama ve kundaklama eylemi düzenleyip yarattıkları kaosla halkı devlete mecbur kılmaya çalışmışlardır. Romanda bilinçsizce olsa dahi basit bir itaatsizlik eyleminde devletin varoluş kaygısınına düşüp trajikomik hallerini görecek; demokratik devletlerin akabinde nasıl faşistleştiklerine şahit olacaksınız. Romanda yaşanan olayların belirsiz bir ülkede geçmesinin sebebi şu veya bu demokratik devlette farketmeksizin her ülkede yaşanabilir gerçekliğidir. Öyle ya, çağımızın en sık kullanılan uyuşturucusu seçimler aracılığıyla vaad edilen demokrasidir. Fakat demokrasinin üzerini halkça birazcık kazıdığımızda karşımıza çıkan kopkoyu bir faşizmdir. Saramago, bu romanıyla ”görün” diyor, demokrasinin kırılganlığını… Ben de ”okuyun” diyorum.
Görmek
GörmekJosé Saramago · Kırmızı Kedi Yayınları · 202219,7bin okunma
Reklam
13 öğeden 1 ile 6 arasındakiler gösteriliyor.