İnsanın başat duygusu hayatta kalmak.. Peki insanı hayatta kalmaya bağlayan şeyler ne? Yeme-içme, barınma gibi insan fıtratına verilen en baskın ihtiyaçlar arasında yer alıyor sevgi, saygı, kabul görme...
Kabul görülmek en az karın doyurmak kadar hayati bir fonksiyonda iken, yiyebilen ama sevilmeyen, sıcak yatakta uyuyabilen ama saygı, merhamet görmeyen birinin yaşam kalitesi hangi standarttadır?
Bu ruhsal sıkıntılar kişinin içinde artık baş edilemez bir hal almışsa terapi görmesi kaçınılmaz olacaktır..
Fakat birey kendi kendinin terapisti olabilecek seviye ve zihinsel mukavemete sahipse burada kendisine destek olacak en güzel eylemdir dua!
Dua terapisi diye düşünürüm hep.. Bütün acziyeti, yaşananları, baş edemediğin her şeyi anlatmak, anlatmak, anlatmak; seni en iyi anlayana.
Allah'la konuşmak, Allah'la dertleşmek. Merhumun ''dua, dua, eller karıncalanmış'' dediği gibi, eller uyuşana, yürek durulana kadar dua.
Duadan sonra tekrarlayacak elbet imtihan, bir kere el açtın , on kere el açtın yine de olmadı diye pes mi edeceksin? O halde duaya, istemeye devam ederken, bir yandan da kendisini, bakış açısını, yaşananları yorumlama biçimini değiştirmeli insan!