Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
18 Mart
Bir şehidin mezarı yeni doğmuş bir bebek gibidir. Masum! Çanakkale geçilmez.
Az evvel Adapazarı'nda camiden çıktım bir kız elinde renkli patiklerle geldi. Aramızda şöyle muhabbet döndü: - Patik mi satıyorsun. + Evet. - Senin gibi bir kızım olsaydı alırdım bir tane. + Olsun al sen giyersin. - Ben nasıl giyineyim? Onlar benim parmağıma bile girmez. Benim ayağım bebek mezarı gibi. (Burada hafif güldü sonra ben devam ettim) - Senin adın ne? + Dilan . - İlerde kızım olursa senin adını vereceğim. Ama ikinciye. İlkine annemin ismini vereceğim 😊
Reklam
Bana bir gün İlyas-ı Habır isimli bir Mardinlinin hikâyesini anlatmıştı. İlyas’ın Roma’da bir restoranda çalışan akrabaları varmış. Onları ziyarete gitmiş. Akrabaları her gün çalışmaya gidince o da sokağa çıkıyor, Roma’da bilmediği yollarda dolaşıp duruyormuş. Bir gün yolu park gibi nefis bir yere düşmüş. Orada çiçekler, ağaçlar, göller arasında
Yaşamak ölmeyi içerir. Her gün bir önceki günün mezarı üzerinde çiçeklenir. Her lezzet önceki tokluğun ölümüyle tazelenir. Ölümü inkâra şartlanmış bir yaşam, ölü doğmuş bebek gibidir. Ağlamaz ve üşümez! Ama gülemez. Ama yaşayamaz da! Ölmeyi göze almayan, hayatın yüzünü göremez.
Balık, Bebek, Adam
"...kıyıya vuran balık yürümeyi öğrenir, rahimdeki bebek yüzüyorken hala." -S. Yılgın bir adam bir gün fanusuna çarpar ve içindeki balığıyla denize dökülür suyu, balığı şimdi okyanusa yüzüyor, adamsa rahimde hala. Ertesi gün kapıda bir kadın belirir... kucağındaki bir fanusla... içinde bir embriyo... Emanet, adama teslim edilir. Adam şaşkınlıkla baş ucuna koyar fanusu. Her gün yemler onu ve değiştirir suyunu... Büyüyor ve gelişiyor embriyo. Bir bebek olana dek kalacak fanusta... Büyüdükçe kıvrılıyor, kıpırdanıyor... Bir bebek olana dek... Adam izledi onu günlerce... haftalar ve aylar oldu sonunda... ve sonunda bir gece sabaha karşı parçalanacak fanus... bebek özgür kalacak... İlk adımlarını atacak hayata. Elinden tutan adam yürüyecek onunla... Çatlıyor fanus, sızdırıyor suyunu, bebek bağırdı coşkuyla... Adam yanı başında, kucaklıyor bebeği sonunda... Bebek ilk adımlarını desteksiz attığı günün ertesi... Yeni bir fanus alıyor adam kendine, bebek heyecanlı, adam mutlu. Bir gün adam rahimde uyuyorken bebek yürüyor içi su dolu fanusa... ve bebek fanusun durduğu masaya asılır, fanus devrilir üstüne. Bebek boğuluyor bir zamanlar ona dostluk eden suyla... Adam ağlıyor mezarı başında. Elindeki fanusa biriktirdi gözyaşını. Dolan fanusa bir kuş düştü gökden, kırılan kanatları yüzgeç oldu... ve yüzmeyi öğreniyor kuş. Adam evine yürüyor... Kuş ise bir balık artık. Üzgün adamın ayağı kayar yolda... Kucağında fanusuyla... Adam hızla düşüyor rahime... 05.10.23
Sergey Yesenin: üzerine bir inceleme.
Şiirlerinin temel çatısı “pitoresk” bir biçimde ördüğü, köylü/taşra hayatını, kır ve doğa manzaraları, insanlar yüzünden acı çeken hayvanlar gibi temaları eserlerinde işlemiştir. Sergey Yesenin, rus şiirinin son lirik sesi olarak kabul ediliyordu. Şiirleri gibi yüzüde narin ve aydınlıktı henüz hayatta iken bile bazı çevrelerce “yeni puşkin” olarak
50 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.