Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
SEN GİBİ ÖZLEDİM SENİ.!!!
Sorma işte nasıl diye sen gibi özledim seni. Hani yazılamayan şiirler vardır ya gece sancılarına gebe, Hani dilinin ucundadır da derdini anlatamazsın ya kâğıtlara. Sonra. Sonra ilk dizeyi buluşturduğunda kâğıtla, Yüreğin bir kuş gibi çırpınır, mutluluktan uçarsın ya havalara. İşte ben seni o ilk mısra gibi özledim. Hani o kırk mumluk ampullerin
Varlık ,hiçlik , ölüm
Benim Ölümüm [Ma mort] Ölüm, “duvar”ın öte yanındakilerden olduğu için hiçbir şekilde insani olmayan şey gibi görünürken, sonra bir anda bambaşka bir bakış açısından düşünülmeye, insan yaşamının bir olayı gibi ele alınmaya başlandı. Bu değişiklik çok açık bir biçimde anlaşılır: ölüm bir terimdir ve her terim (ister sonuç, ister başlangıç terimi
Reklam
Sebahattin Abi - Adın Kavuşmak Olsun
Aşklar vardır yaşanan, umutlar vardır ortak bir yaşamın paydası Sonra umutların meyveleri vardır yarınlarda. Tozpembedir aşk çatısının altında cümle duygular. Ben seni aşkın ötesinde umudun en yücesinde beklentilerin uzağında hayatın en pembesinde özledim. Sorma işte nasıl diye sen gibi özledim seni. Sebahattin Abi / Özledim Seni
Bana dünyanın en büyük yalanı nedir? deseler. . Hiç düşünmeden şu cevabı verirdim. Birşeyi, birini şartsız koşulsuz sevmek! Dünya da bundan daha iyi bir yalan var mı? Hayır yok! Çünkü zaten böyle birşey de yok! Hiç kimse, hiç birşeyi koşulsuz şartsız sevemez..! Karşılanmayan talepler her daim yeni bir açlığı doğurur! Hep daha fazlasını..
Beklentilerin ötesinde seni arıyorum seni kendimden öte arıyorum Ve artık seni ne kadar sevdiğimi bilmiyorum Hangimiz eksik...
Paul Eluard
Paul Eluard
Gerçeklik ilkesi inançlaşmış-düşünce yapısıdır ve bu düşünce yapısı modern toplumlarda toplumsal, ekonomik, politik ve kültürel yaşamı yönlendirmektedir. İki yüzyıllık bir süre içerisinde ortaya çıkan ve oluşan bu ilke 1960’lı yıllardan itibaren içeriğini ve anlamını yitirmiş ve gündelik yaşamı belirleyemez hale gelmiştir. Bu süreçte insanlar bu ilkeye yabancılaşmış ve uzaklaşmıştır. J. Baudrillard, gerçeklik ilkesini yani bir anlamda amaçlarını, umutlarını, geleceğe yönelik düşlerini yitiren bir toplumun mevcut sistemi, düzeni ve yaşamı yeniden üretmekten başka bir seçeneğe sahip olamayacağını ve bunun olsa olsa simülasyon evreni olabileceğini ifade etmektedir. Tarihsel anlamda var olan gerçeklik yok olmak üzeredir. Gerçekliği yok eden şey ise sistemin kendisidir. Sistem sahip olduğu gelişme ve aşırı gelişme mantığı çerçevesinde gerçekliği yeniden üreterek ona bir son vermektedir. Sistem teknoloji sayesinde hipergerçeklik yaratmıştır. Gerçeklik bu sayede sanallaşmakta ve yok olmaktadır. Dünya kökten bir yanılsamadır. Bir simülasyondur. Gerçeklik ise simülasyonla üretilip çoğaltıldığı için her zaman fazlasıyla var olacaktır. Ancak gerçekliğin kendisi de bir simülasyon örneğinden başka bir şey değildir (Baudrillard, 2006b, ss. 30-31). Teknik başarılar sayesinde aşırı bir gerçeklik durumu yaratılmıştır. Sanal gerçekleştirme içinde gerçeğin ötesine geçilmiş bulunulmaktadır. Dünya modernleşme sonucunda özgür bırakılmıştır. Böylece bugün dünya beklentilerin de ötesinde bir gerçekliğe yani hipergerçekliğe kavuşmuştur.
Reklam
"İnsanların özündeki iyilik tarafına yöneldiğimizde, ilk bakışta bir çok gözün fark etmediği ne çok hayırlar görürüz!.. Ben bunu denedim. Bir çok kişi üzerinde denedim.. Hatta ilk bakışta çirkef veya bilinçten yoksun gibi görünen nice insanı bu açıdan tecrübe ettim..Hatalarına, ahmaklıklarına azıcık şefkatle yaklaşmak, onlara karşı biraz sevgi ama gerçek sevgi, biraz ilgi göstermek, sıkıntılarını samimiyetle paylaşmaya çalışmak... İçlerindeki hayır kaynağının nasıl açıldığını, kendinden sunduğun azıcık samimiyete mukabil bütün sevgilerini, güvenlerini nasıl bir içtenlikle sunduklarını görürsün. Doğrulukla, içtenlikle, ihlasla verdiğini karşılıksız bırakmazlar. Kötülük, kimi zaman düşündüğümüz boyutta insanların içinde köklü, kalıcı bir olgu değildir. Kötülük, hayatta kalma mücadelesi verirken insanların, arkasında iyiliklerini gizledikleri sertçe bir kabuktan öte bir şey değildir. Kendilerini güvende hissettikleri, karşılarındakine güvendikleri zaman, iştah çekici o tatlı meyveyi örten sert kabuk kırılıverir. Bu tatlı meyve, insanlara güven veren, sevgisinin içtenliğine güvenmelerini sağlayan, mücadelelerini ve acılarını gerçek bir şefkatle dikkate alan, hatalarına ve hatta ahmaklıklarına hoş görüyle yaklaşan kimselere açılır. İlk bakışta biraz geniş yüreklilik, bütün bunların gerçekleşmesinin en güçlü garantisidir. Beklentilerin ötesinde sonuçlar almak işten bile değil.. Ben bunu denedim. Kendim denedim... Düşlerin, vehimlerin gerçek dışı boşluğunda kanatlanıp uçuşan soyut kelimeler olarak söylemiyorum... *Seyyid Kutub*
Birinin gözlerinin içine samimiyetle ve merakla bakmadan onun gerçekte kim olduğunu anlayamayız Başka hiçbir ajandamız olmadan, kaybetme korkusu, sevilmeme kaygısı taşımadan, onun gözündeki imajımızı umursamadan biriyle temasa yanında durmamış, ihtiyacın olan desteği vermemiş olabilir. geçmekten söz ediyorum. Az buz bir şey değil yani, Kimse sana
Olmak ya da olmamak
İSTEK bir taleptir, kimi zaman dua, kimi zaman da haykırıştır. Kararlılıktır. İçeriğinde hayaller ve beklentiler yoktur.Bir kesinlik, netlik vardır. Ve ancak " Neysen o ol, kendin ol" eylemini başarmış, özbenliğine kavuşmuş insanlarda görülen olağanüstü bir davranıştır.      HAYALLER ve bunun doğrultusunda oluşan BEKLENTİLER insanın içini kemiren;  gerçekleştiğinde sahte ve geçici hazlara sebep olan; gerçekleşmediğinde, umut denen ve insanın içini kemiren canavarın açlığını körükleyen, insanı ilkel ,zalim ve bilgisiz yapan kaosun ta kendisidir.    Umut etmek ise; hayal ve beklentilerin ötesinde, isteklerin gerçekleşip gerçekleşmeyeceği ile ilgili saplantıya düşmektir.Umut tahtayı kemiren kurtların yaptığı gibi insanın ruhunu yer bitirir. "NEYSEN O OL" muş insanlar UMUT ETMEYİ  lugatlarından silmiş ve arkalarına bakmayı çoktan unutmuşlardır,.
Adın Kavuşmak Olsun Sebahattin Abi
youtube.com/watch?v=9-bIFqS... Özledim Seni Sorma işte nasıl diye sen gibi özledim seni. Hani yazılamayan şiirler vardır ya gece sancılarına gebe, Hani dilinin ucundadır da derdini anlatamazsın ya kâğıtlara. Sonra. Sonra ilk dizeyi buluşturduğunda kâğıtla, Yüreğin bir kuş gibi çırpınır, mutluluktan uçarsın ya havalara. İşte
17 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.