Büyük bir hayal kırıklığıydı. Tamam zaten bi yerlerden duyup da büyük bir beklentiyle aldığım bi kitap değildi, kitapçıda öyle bi denk gelip almıştım zaten ama bu kadar kötü olmasını da beklemiyodum. Edgar Allen Poe'yla karşılaştırılan bir yazarmış, sadece "ne münasebet!" diyebilirim buna. Gotik, gizem, doğaüstü, korku diyebileceğim hiçbir şey yok. 2 saniyeliğine bile tüylerim ürpermedi. Ayrıca sürekli bir kadın vücudu güzellemesi, yok beyaz ten, yok narin, küçük eller, yok hanım hanımcık evde iş yapan genç kadın falan aşırı rahatsız etti. Utanmasam 1 de verirdim ama neyse ne kadar dolmuşum. Bitirmek için okudum, zor okudum şu kadarcık kitabı.
Bir şairin herhangi bir insandan tek fazlası vardır. Kelimelerle sadece büyü yapmayı değil, kara büyü yapmayı da bilir. İnsanlığın aklı olsa, ortaçağda kadınlardan önce şairleri yakarlardı.
İnsanlar, birbirlerine ilişkilerinden ne kadar az söz etmek ihtiyacı duyarlarsa, ilişkileri o kadar sağlıklı ve doğaldır. İlişkide sorular başladığı zaman, ilşkinin türü, konuşma konusu olmaya başlar.
Cennetin yardımına mazhar olanlara biz cennetin oğulları deriz. Onlar bunu öğrenmekle bilmezler. Onlar bunu çalışmakla oldurmazlar. Onlar bunu akıl yürüterek akıl etmezler. Anlaşılamayan karşısında anlama gayretinden vazgeçmek yüce bir meziyettir. Bunu başaramayanlar cennetin kamçısıyla yok olup gidecektir.
Chuang Tzu
Yazarın aşırı ilgimi çekmesi ama ancak okuduğum 4. kitabında böylesine etkilenmem ve beğenmem. Hem derin anlamlara sahip hem yüzeyde gezinen, çok yönlü, bilim-kurgu ve romantik de diyebileceğim, kendine ait bir dünyası olan ve bunu çok güzel anlatan bir kitaptı. İnsanlığın doyumsuzluğu hiçbir zaman bitmeyecek heralde, bu da cevabı olmayan sorular sormayı bırak diye kendi kendimi telkin ettiğim sorulardan biri. Neyse napalım insan da böyle bir varlık diyip geçelim.
Rüyanın Öte YakasıUrsula K. Le Guin · Metis Yayıncılık · 20201,115 okunma
Kimseye, hiçbir davaya göbeğinden bağlı olmayanlardan, eylemde bulunmayanlardan, başka ellerce şekillendirilmemişlerden olmanın sunduğu sonsuz olanaklar, o sınırsız ve vasıfsız bütünlük; kendinden başka hiçbir şey olmamaklığıyla her şey olan varlık.
Yani ne de olsa ben onun bir parçasıyım. Ondan ayrı bir şey değilim ya. Yeri arşınladığımda yer benim tarafımdan arşınlanıyor, havayı soluduğumda onu değiştiriyorum, dünya nasıl benimle bağlantılıysa ben de her şeyimle sonuna kadar bağlantılıyım onunla.
"Öteki" geliyor ve önünde dikiliyordu. İvan İlyiç'e bakıyordu; o da bu bakışın altında taş kesiliyor, gözleri donuklaşıyordu. Yeniden kendi kendine sormaya başlıyordu: " Acaba, gerçek yalnız o mu?.."