GÜZ
Güneşin batışıyla hızlanan yağmur
Alı al-moru mor
Veryansın ettikçe çamlığa
Alev aldı kanlıca mantarları
Damlalar ki zıpzıplar'ını atıp çukurlara
Toprak yiyen yercücesi çocuklar,
Heybeli'nin fersude bakırından
Nar pekmezi dudakları
Sarardı derken poyraz yanı yangının
Ve kurtulup yamaçtaki çınarın alnında
Döne döne havalandı bir yaprak
Güzz dedi değmesiyle
Deniz denen o çürük suya
Çay demierne demedim mi ben sana
Kaçırdın adanın bütün tavşanlarını
Gözlerim nasıl ıssız baksana
DEMEDİM Mİ?
Oraya gitme demedim mi sana,
seni yalnız ben tanırım demedim mi?
Demedim mi bu yokluk yurdunda hayat çeşmesi ben'im?
Bir gün kızsan bana,
alsan başını,
DEMEDIM Mİ?
Oraya gitme demedim mi sana,
seni yalnız ben tanırım demedim mi?
Demedim mi bu yokluk yurdunda hayat çeşmesi ben'im?
Bir gün kızsan bana,
alsan başını,
yüz bin yıllık yere gitsen,
Bir gün kızsan bana,
alsan başını,
yüz bin yıllık yere gitsen,
dönüp kavuşacağın yer ben'im demedim mi?
Demedim mi şu görünene razı olma,
demedim mi sana yaraşır otağı kuran ben'im asıl,
onu süsleyen, bezeyen ben'im demedim mi?
‘Mevlana’