Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Benim yârim yaylalarda oturur Ak ellerin soğuk suya batırır Demedim mi nazlı yarim ben sana Çok muhabbet tez ayrılık getirir YOZGAT
"Sana dedim ki Lina... Seni öpmeden önce sana dedim ki: Seni değil Ekin için dünya için bile feda etmem. Demedim mi?" Demişti. "Sana ben seni kaybedemem, demedim mi?" Demişti. "Sen benim için hazinesin, demedim mi?" Demişti. "Lina, ben sana içimi bir görsen dememiş miydim?" Demişti. Beni öpmeden önce.
Sayfa 352
Reklam
Biz neye sıvanmaktan gelmekteyiz Farmason? (Dümbüklük)
Koca Tanrı yeni zanaatta ihvanlara karşı utandırıp yere baktırmasın, biz bugün resmen dümbüklüğe sıvandık ve de bismillah dedik giriştik!” “Hay Allah belanı versin! ‘Bu deli ne diyecek?’ diye...” “Vay! Dümbük nedir bilemedin öyleyse... Yazıklar olsun senin doktorluğuna, hemi de Farmason doktorluğuna! Oğlum Doktor Farmason, dümbük demek, resmen pezevenk demektir. Ama, şükür Allah’a, pezevengin baldırı çıplak soyu değil! Yazıhane sahibi, yüksekokullardan diplomalı, toplumda büyük saygılı yeri olan pezevenklere ‘dümbük’ denir.” “Bulmuşsun layığını... Demedim mi ben sana, bu körpe kız illeti gayet tehlikelidir senin yaşlarda, çünkü sonu budur. Hiç şaşmam! Hayır, dermanı filan da var sanma! Bittin bil! Demek eve gidince seni ben, İttihatçıların komitacı defterinden, İstanbul Barosu’nun avukat kütüğünden silip...” “Evet! Dümbük defterinin başına yazacaksın ve de hiç korkma, şuncacık günahımı almayacaksın! Dümbük defterine hoplamamızın nedenine geldi mi? Hayır, yanılmaktasın kardeşim Farmason, körpe kızlara güç yetiremeyip alta düşmek yüzünden değildir. Sen bu zamana kadar boşuna bekâr yaşadın, körpe kız işinden ürküp... Şunu bilesin ki, körpe kızdan, ille de senin benim gibi kart heriflere dünya kurulalı beri hiçbir zarar erişmemiştir, belki körpe kızlar, kart zamparalardan zarar görmüşse görmüştür.”
Mecnun'a devlet için "Nasip değilmiş" dedik, elhamdülillah
"Ben sana gönlüne hâkim olacaksın demedim mi? Bunu derken devletin derin meseleleriyle uğraşacak kimselerin zaafları olamaz, zaafı olan var olamaz; var olamayan devlet olamaz demedim mi?"
Baldırladım, gitmez. Topuklarımı karnına vurdum, gitmez. Önümdeki Binbaşı'nın atı yürümeyince benim seyis atı kıpırdamıyor. Binbaşı atını başka yere sürünce benimki de arkasından yürüdü. Binbaşı sert, - Ben sana ne dedim? dedi. Sesimi çıkarmadım. - Ben sana "Beşinci bölüğe git..." demedim mi? Yine sesimi çıkarmadım. - Ne duruyorsun? Ben mi duruyorum, at duruyor. Ama bunu Binbaşı'ya nasıl anlatırsın?
Nesin yayınlarıKitabı okudu
Reklam
Hatice Gül yazdı... EFELYA'YI BEN DE OKUDUM... Kitapta büyük bir kusur var hocam, 1'i 3'e bölememişsiniz. Gönül koymayın lütfen, bu konuya aşağıda değinmeden edemeyeceğim. "Adamın biri bir gün..." diye başlayan cümleler, buradan Artvin'e yol olur. Adam'ın biri her gün, her saat, her dakika eliyle, eliyle
Hasan, "lşte bir ülkede yaşayanlar," dedi sardığı sigarayı Alper'e ikram ederken. Alper başıyla tanımı da sigarayı da reddetti. "Vatandaş kim o zaman?" "Yurttaşlık resmî bir hal," dedi Hasan ve ekledi: "Abi mesela Arap halkı, Türk halkı, Kürt halkı... Böyle..." Alper derste hocanın da sorduğu soruyu
Sayfa 16 - Giriş, Hayalin turkuaz denizlerindeKitabı okudu
... Dârü'l-Erkam'ın sofrasına semadan Rahman Sûresi geldi. Efendimiz (sas):" Bu sûreyi Kâbe'nin karşısında hiç çekinmeden kafirlere karşı haykıracak var mı içinizde?" diye sordu. Sorunun karşısında Abdullah b. Mes'ud'un (ra) eli kalktı ama Efendimiz o zamanki talebeler arasında bedenen en zayıf o olduğu için: "Olmaz." dedi. Tekrar aynı durum yaşanınca Efendimiz kabul etti. Abdullah b. Mesud Kâbe'nin avlusuna gitti ve yüksekçe bir yere çıkarak Rahmân Suresi'ni okudu. Durumun farkına varan kafirler onu ayaklar altına alarak dövdü ama Abdullah b. Mesud bayılana kadar Rahman Suresi'ni okumaya devam etti. Kendinden geçince birkaç Müslüman tarafından Efendimiz'in huzuruna taşındı. Efendimiz onun hâlini görüp duygulandı ve:"Ben sana demedim mi, sen güç yetiremezsin!" deyince Abdullah b. Mesud:" Ya Resûlûllah! Ne olur izin ver, bir daha gideyim. Vallahi onlar ben Rahmân Suresi'ni okurken ve onlar beni tekmelerken hiç bu kadar zelil duruma düştüklerini görmemiştim." Dedi...
Sayfa 37 - Siyer Yayınları
Ben sana demedim mi oğul Bu yosma sana yâr olmaz
Reklam
YALNIZLIĞIN YARATTIĞI İNSAN Pardösüsünün kürklü yakasını kaldırınca üşüdü mü diye baktım. Aslında soluk esmer yüzü balmumu gibi sararmıştı. – Üşüdün, dedim. Kaşını kaldırdı. Yanağındaki çıban yerinde kan yoktu. Durdum. Yüzünü avuçlarıma alıp ovaladım. – Neden böyle oldun, dedim. Güldü. Karanlığa doğru tükürdü. Başını iki tarafa şiddetle
Ben sana ayrıntılara girme demedim mi?
Sayfa 132 - İletişim Sinan Yayınları İkinci Bölüm
YEŞİL RENKLİ NAMUS GAZI OPERASI «Hasan Âli Yücel, bu hikâyeyi oyun olarak yazmamı önermişti. Hikâyemi Yücel'in anısına adıyorum.» Uvertür Dünyanın tarihi iki milyar dörtyüz milyon yıllık deniliyor. Benim bitmemiş tarihim, şimdilik elli yıllık. Kelebeğin tarihi bir günlük. * Arkeologlar yeraltında yeni bir kent buldular. Bu kentte birçok
Demedim mi ben sana dolanma ona hây gönül / Vay gönül, vay bu gönül, vay gönül, ey vây gönül
Sayfa 434Kitabı okudu
Ben sana ağzını açma Kuşları yutma Demedim mi Kanat çırparlar içinde Yorulursun...
588 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.