Çoğu zaman, "Biz, konuştuğumuz diliz." deriz ama gerçek dilimiz, gerçek kişiliklerimiz, iç konuşmalarımızda, bireysel zihni oluşturan ve durmadan kendini üreten o kesintisiz anlam akışında yatar.
Çocuklara tanıtılması gereken şey yalnızca dil değil, aynı zamanda düşüncedir. Aksi hâlde çocuk somut ve görsel-algısal bir dünyada çaresiz bir tutsak gibi yaşar.
Zeki ve duyarlı anne-babaların bile bebeklerinin sağır olduğunu anlayamamaları, ileri yaşlarda, çocuk konuşamayınca bunun farkına varmaları sık rastlanan bir durumdur. Bu çocukların, kendilerine konulan "ahmak" ve "geri zekâlı" gibi teşhisleri bir damga gibi hayatları boyunca taşıdıkları da çok görülür. Büyük "akıl" hastanelerinde ya da benzer kurumlarda "geri zekâlı", "içedönük" ya da "otistik" gibi adlar verilen hastalardan bazıları aslında normal ama doğuştan sağır ve bebekliklerinden itibaren normal gelişimlerini tamamlamalarına imkân verilmemiş kimseler olabilir.
Hayat yaşamak içindir. Eğer kendi kendinizi desteklemek zorundaysanız, bunu yapmanın ilginç bir yolunu bulsanız iyi edersiniz. Ve bunu oturup kendinizden kuşku duyarak yapamazsınız.
Olgun insan, şu özelliklere sahiptir:
iyi belirlenmiş benlik sınırları vardır, kendini değerli bulur, yaşamının değişik yönleri arasında denge kurar, duygularını tanır ve ifade eder.
Aplikasyonlar sıradan meseleleri halleder de, böylelikle bizi yeni yollar keşfetmek, ilişkilerimizi derinleştirmek, yaşamın en büyük sırlarını ortaya çıkarmaya uğraşmak, eşsiz ve anlamlı bir kimlik var etmek için özgür bırakırsa, harika olur. Ama aplikasyonlar bizleri düşünmeyen daha becerikli miskinlere dönüştürürse ya da yeni sorunlar üretir veya sürekli evrimleşen kendine göre bir benlik duygusu oluşturursa, o zaman aplikasyonlar psikolojik açıdan köleliğe giden yolun taşlarını döşemiş olurlar.
"Nedensel düşünme", çocuğun yaptığı şeyin sadece ebeveynden-çocuğa giden bir emir olmadığını, bunun ardında bir mantık olduğunu anlamasına yardımcı olur. "Nedensel düşünme" neden ve sonucu, eylemlerin sonucunu ve bir şeylerin neden belirli bir şekilde veya belirli bir zamanda yapılması gerektiğini öğrenmek için de bir adımdır. Aynı zamanda daha yüksek seviyede öğrenmenin temeli olan eleştirel düşünmeyi öğrenmenin bir parçasıdır.
Hepimiz bu dünyaya bazı güçlerle geldik. Lakin başarılı olmamızın mümkün olamayacağı alanlar da var. En iyi dil ortamı bile zayıf yönlerimizi ortadan kaldırmaz ya da bizi uğruna çaba sarf ettiğimiz her şeyde en üst düzey başarıya ulaştırmaz. Öte yandan bilimin bize gösterdiği şey; sahip olduğumuz potansiyellere ulaşmanın, doğumdan yaklaşık üç yaşına kadar beyinlerimiz gelişirken yaşadıklarımızla ilgili olduğudur. Kısacası, anne babamız aracılığıyla bize verilen genetik potansiyeller azaltılabilir ve hatta yok edilebilir. Ya da bu potansiyellere, ebeveyenlerimiz tarafından çocukken bize sunulan dil ortamı sayesinde ulaşabiliriz. İşte bu, tüm ebeveynlerin kesinlikle bilmesi gereken şeydir.
İmkânsız ve belki imkânsız olmayan şeyleri istemenin neye benzediğini hatırlamak için çocuk kitabı okuyun. Çocuk edebiyatına dönün ki dünyayı iki çift gözle görebilesiniz: hem kendi gözlerinizle hem de çocukluk halinizin gözleriyle.