Allah'ın bizim hakkımızda bildiğini, bizim de bildiğimizi, günahlarımızın, korkularımızın, çözemediğimiz problemlerin içimizdeki varlığının, çıkmazlarımızın, kusurlarımızın, zâlim yanımızın, isyankâr yanımızın, nankör yanımızın, şükürsüzlüğümüzün, kıymet bilmediğimizin ve dahi hakkımızdaki bütün menfî vasıfların farkında olduğumuzu beyân ederek, içimizi O'na dökmek, O'na O'nun bildiğini itiraf etmek o kadar güzel ki, o kadar huzur veriyor ve rahatlatıyor ki... Hakkımızda kabullenemediğimiz bütün her şey içimize huzursuzluk veriyor, kusurunu kabul etmek, nedendir bilmiyorum, ama hafifletiyor Elhamdülillah. Kabullenememek, kusurunu bilmemek, kendini bilmemek nefste bir çatışma doğuruyor. Bu da insanı buhran denen ruh hâlinin içine düşürüyor. Ama insan hayatı, hakikati, nefsinin zulmünü, nefsine ettiği zulmü, günahını, içindeki korkuları, çözemediği problemleri olduğunu, içinde çözemediği düğümlerin olduğunu kabul ve itiraf edince sanki zoraki üzerimizde tutmaya çalıştığımız bütün yükler bir anda gidiyor. Kabullenmek, Allah'a itiraf etmek şifâ gibi Elhamdülillah.